20.Bölüm: Kepler-452b

8 1 0
                                    

Kepler-452b, Kuğu takımyıldızı bölgesinde G sınıfı yıldız Kepler-452 yörüngesindeki bir güneş dışı gezegendir. Kepler-452b, Kepler uzay aracı tarafından keşfedilmiştir ve keşfi, 23 Temmuz 2015 tarihinde açıklanmıştır. Kepler-452b, Güneş'e çok benzeyen bir yıldızın yaşanabilir bölgesi içindeki bir yörüngede keşfedilen, Dünya büyüklüğüne yakın ilk gezegendir.

Şok! Sevdiğim adam bir katildi ve benim yüzümden bir insanın canını almıştı.

Şok! Sevgilim daha önce bir akıl hastanesinde yatmıştı.

Bana şaşkınlıkla bakan iki adama göz gezdirdim. Yere düşürdüğüm anahtara baktım, Uraz bana bu evin anahtarını verdiği için pişman olmalıydı.

Yavaşça onların bulunduğu masaya yaklaştım, ortalarındaki sandalyeye oturdum. Umut kendisine bir sigara yaktığında ben de Uraz'a döndüm.

"Onu sen mi öldürdün?" Gayet sakindim.

"Hayır." Bu cevabından sonra artık sakin değildim.

"Bana yalan söyleme!" Derin bir nefes aldı, Umut'la bana tereddütle baktı. Umut da merakla çocukluk arkadaşını dinliyordu.

"Ben öldürmedim ama öldürme talimatını bizzat ben verdim. Öldürülürken de tam karşısında sigara içtim." Tüm vücudum korkuyla titremeye başladığında elimi hızla kavrayıp ona bakmamı sağladı.

"Bebeğim büyütülecek bir şey değildi." dediğinde yutkunamadım.

"Aldığınız şey bir insan canıydı ve sen bunun büyütülmeyecek kadar önemsiz bir mesele olduğunu mu iddia ediyorsun?" diye bağırdım ona elimi ondan kurtararak. O ise fark etmeden yine sol elini kaşımaya başlamıştı.

"O insan değildi!" Gözlerim yaşla dolduğunda ayağa kalktım.

"Sen korkunç birisin!" O da aynı şekilde ayağa kalktı.

"Benden korkuyor musun yani?" diyerek bana doğru yürüdü, omuzlarımdan tuttu. Başımı olumlu anlamda korkuyla salladığımda sesi daha önce duymadığım kadar gür çıkmıştı.

"O şerefsiz sana neler yaptı, bunu biliyorsun!" Geriye doğru kaçtım, odayı dehşet içinde turladım.

"Hayır, hiçbir şey yapmadı." diye bağırdım, bunu asla ama asla kabul etmeyecektim.

"Evet, onu öldürdük! Ondan önce de penisini kökünden kestik! Sana çok şey yaptı ve sen kabul etmek istemiyorsun." Öfke içinde orta sehpanın üzerindeki bardağı alıp ona fırlattım. O da reflekslerini konuşturup kenara çekildi. Ona doğru yürüdüm ve artık kabullendim. Onun yeşil gözlerine son kez bakıyordum.

"Geri zekâlı! Çünkü kabul edersem bunun suçlusunun sen olduğunu bilirken nasıl yanında dururum zannediyorsun?" Öfkeli yüzü yumuşamaya başladı, bana acıyarak bakmaya başladığında aramızdaki her şeyin bittiğini ilan ettim. Kendimi dışarı attığımda peşimden gelmeye başladı. Durmadım, onu kendimden ittim. Koşarak yola fırladım ve yakındaki bir taksi durağına vardım. Sonunda taksiye bindim ve bir daha gelmeyeceğime dair kendime yemin ettiğim yere vardım. Psikologun ofisinde bekleyen kadına yaklaştım, kendime randevu almak istedim. O sırada daha yeni ofisinden çıkan psikologuma gözyaşlarımın arasından baktım. Tüm vücudum titriyordu, bu halimi görünce beni odasına getirdi. Koltuğuma oturdum, etrafa baktım. Hatırladığım gibiydi, bir yıldır hiçbir şey değişmemişti.

"Beni döven o pislik var ya. Medya neden olayları ayrıntılı vermez? Uraz o pisliği..." Sustum. Bunu ona söylersem ve o polise giderse? Kesinlikle yanlış yere gelmiştim. Gözyaşlarımı bir çırpıda sildim ve kendimi gülümsemeye zorladım.

"Amerika'ya gidiyorum. Kendime yeni bir hayat kuracağım." Karşıma oturdu, güven verici tavrı yine üstündeydi.

"Kendini anlama ve kabul etme yolculuğuna çıkman, gücünü ve değerini keşfetmek için iyi bir yol gibi görünüyor. Bir yıldır görüşmüyoruz, bana görüşmediğimiz sürede ne yaptığını anlatmak ister misin?" Derin bir nefes aldım, yüzümü iki elimle kapattım. İğrenç hissediyordum.

"Mutluydum o zamanlar, şimdi değilim. Biliyor musun, sevgilim yıllar önce babasını yaralamış ve bundan çok pişmanlık duymuş. Bunu kaldıramadığı için akıl hastanesine yatmış." Şaşırmış görünmüyordu. Zaten niye şaşırsın ki, kim bilir günde kaç deliyle muhatap oluyordu?

"Peki bunu duyduğunda sen ne hissettin? Bunu kendisi mi itiraf etti?" Hayır. Demek bana bu konuda güvenmemişti. Duyduğumu söyleyip arkama yaslandım, başımı arkaya attım. Yorgunluğumdan biraz olsun kurtulmak istiyordum.

"Bunu gizleme eğilimi her zaman vardır, bu seninle ilgili bir durum değil. Biraz da senin hakkında konuşalım mı? Öncelikle sen güçlü bir kişisin ve bu travmayı aşabilme potansiyeline sahipsin." Yine bu konuya girdiğine göre benim gitme vaktim gelmişti. Teşekkür edip dışarı fırladım, arkamdan seslenmesine kulak asmadım. Ev sahibimle konuştum, eşyalarımı topladım, aileme döndüm. Uraz dışındaki herkesle vedalaştım. Zihin sarayımdaki Ceres'e atom bombası atılmıştı ama maalesef Ceres'e yine hiçbir şey olmamıştı.

👩‍🚀

Kendimi şu sıralar Dünya yörüngesine çıkan ilk hayvan olan Sovyet uzay köpeği Layka gibi hissediyordum. Moskova sokaklarında mutlu mutlu gezerken bir anda kendisini Sputnik 2 uzay aracında bulmuştu. 1960 yıllarında ABD ve Sovyetler Birliği rekabeti yüzünden çıkan uzay savaşı olmasaydı belki de insanoğlu bu konuda bu kadar ilerleyemezdi. Yine de şunu çok iyi bilmek gerekiyordu, siyaset uzayı da kirletmişti.

Belki de kendimi Vostok 1'in inişini gören kız öğrenci gibi hissetmeliydim. Gökyüzünden paraşütle inen, turuncu garip elbiseli, başında miğfer olan bir insan... Yuri Gagarin onlara, "Korkmayın, ben de sizin gibi Sovyet'im, uzaydan indim ve Moskova'yı aramak için bir telefona ihtiyacım var." demiş. Acaba o esnada ben nasıl tepki verirdim?

Apollo 11 mürettebatının üçüncü üyesi Michael Collins Ay yörüngesinde Armstrong ve Aldrin'i taşıyan modülle bir araya gelmek için beklemedeydi ve o Ay'a ayak falan basamamıştı. Galiba cevabım bu, ben kesinlikle onun gibi hissediyordum. Herhalde iki defa uzay boşluğunda yürümekle kendini teselli etmiştir.

Ben ne yapacağımı bilmiyordum, tamam mı? Uraz'la yıllar sonra birleşeceğimi hayal etmiştim ama hayallerim yıkılmıştı. O senin için birine zarar verdi mi diyeceksiniz? O zaman ben de o olmasaydı zaten başıma böyle bir şey gelmeyeceğini söyleyeceğim ve bizler yine düştüğümüz çukurdan çıkamayacağız.

Kimi seviyordum ben? Babasına zarar verdiği için pişman olan masum çocuğu mu yoksa birine verdiği zararı hiç çekinmeden gururla anlatan adamı mı? Niye bu kadar takıyordum ki? Ölmüşse ölmüştü, insanın yaşamının kutsal olduğunu düşünen bir romantik değildim ki ben. Galiba beynim kanadıktan sonra, ölüme bu kadar yaklaşınca canım tatlı gelmişti.

Her şeyden uzağa gidecek ve şu aşırı düşünce bulutundan kurtulacaktım. Sevdiğim adama duyduğum sevginin başıma gelenlere değip değmeyeceğini anlamak uzun sürecekti.

İdeallerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin