Mustafa sakince yerinde oturmaya çalışıyordu ama kalbindeki heyecan o kadar fazlaydı ki, sakin olması mümkün değildi. Elif ile buluşacaktı, Elif'i ile buluşacaktı. Elif onunla buluşmayı kabul etmişti.
"Merhaba, Mustafa abi." Kübra'nın sesini duyduğu an başını kaldırmıştı Mustafa. Kübra'nın yanında duran Elif'i gördüğün de yüzünde bir gülümseme belirdi. Karşısında duran kızın yüzünü görmek için 2 ay uğraşmıştı ama Allah bir anda onu karşısına çıkarmıştı. 'Senin yanında ben kimim ki?' diye düşündü Mustafa. Gerçekten de Allah'ın yanında biz kimdik ki?
"Merhabalar." demiş ve ayağa kalkmıştı Mustafa. Elif önüne oturmuş, Kübra ise yanlarında olan masaya geçip oturmuştu.
"Merhaba, Elif Hanım." dedi Mustafa titreyen sesiyle. Resmen 28 yaşında ki adamın bir kız yüzünden sesi titriyordu. Ama onun karşısındaki kız sadece bir kız değildi, Elif'ti. Elif'i. Mustafa'nın Elif'i.
"Merhaba, Mustafa Bey." Elif'in sesini duyduğu an istemsizce sağ eli kalbine gitti Mustafa'nın. İnce bir ses bu kadar güzel olabilir miydi? Bir ses bu kadar güzel olabilir miydi?
"Nasılsınız? İnşAllah iyisinizdir." Mustafa bu soruyu öylesine sormamıştı. Gerçekten iki aydır kızın nasıl olduğunu merak ediyordu.
"İyiyim, elhamdülillah. Siz nasılsınız?" demişti Elif. Mustafa Elif'in sesini her defa duyduğun da kalbinde şu zamana kadar bilmediği duygular oluşuyordu.
"İyiyim bende, teşekkür ederim. Ve konuşmaya geldiğiniz için, çok teşekkür ederim. Kübra anlattı mı bilmiyorum ama ben uzun süredir sizi bulmak için uğraşıyordum." Mustafa'nın dediklerine şaşırmıştı Elif. Bu kadar açık sözlü olmasını beklemiyordu ama konuşmayı boşu boşuna uzatmadan, esas konuya gelmesi hoşuna gitmişti.
"Evet, biliyorum. Sanırım iki ay önce markete giderken görmüşsünüz beni." Elif'in dediklerine başını salladı Mustafa. O günü, o anı asla unutamıyordu. İki aydır ne kadar uğraşsa da aklından çıkmıyordu.
"Bir teyzeye yardım ediyordunuz. Benim arabamın önünden geçtiğiniz de bir an dikkat ettim size. Tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Allah iki insanı öylesine karşılaştırmaz."
"Anladım. Bence de öyle. Bir soru sorsam çok mu ileri gitmiş olurum?" Elif'in dedikleri ile kaşları çatıldı Mustafa'nın. 'Sen ne kadar istersen ileri git ama geri gitme, Elif'im.' diye düşündü ama bunu tabikide söylemedi.
"Hayır tabikide. Ne sormak istiyorsanız sorabilirsiniz. Sonuçta bir birimizi tanımamız gerek."
"Arabanızın önünden geçen her hanımefendiye dikkat mi ediyorsunuz?" Elif'in sorusu ile gülümsedi Mustafa. Kıskandığını düşündü bir an. Neden kıskansın, diye içinden bir düşünce belirdi ama o düşünceyi hemen geri itti. Kıskanmıştı işte.
"Hayır. Namehremlere dikkat etmem. Sadece diyorum ya, o an dikkat ettim size. Bu şans eseri olamaz, bence Allah'ın bir lütfu. Hayatın bana bir armağanı." Hafifçe gülümsedi Elif. Yerle yeksan oldu Mustafa.
"Anladım. Teşekkür ederim cevapladığınız için."
"Ne demek. Şimdi ciddi konuşacağım, Elif Hanım. Ben iki aydır sizi arıyorum. Gerçekten öylesine bir karşılaşma olduğunu asla düşünmedim. Sizi bir anda bulunca da çok heyecanlandım. Açık konuşmak gerekirse, hala o kadar heyecanlıyım ki. Eğer kabul ederseniz ailem ailenizle tanışmaya gelir. Tabi istiyorsanız." Mustafa'nın alt dudağı titremişti korkudan. İstemiyorsa ne yapacağını düşünmüştü. İstememesinden korktu. Öyle bir korktu ki, Mustafa ilk defa kaybetme korkusu yaşadı. Daha sevdiği kıza kavuşmadan onu kaybetmekten korktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasbelkader
SpiritualitéGenç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Din sevgisi kalbinde her geçen gün daha da kabarıyordu. Başka sevgi bilmezdi Meryem, ta ki zorluk çektiği zamanında onun yanında olan mümin bi...