Bugün 5 Mayıs'tı. Ali Bey ile imam nikahımız bugün olacaktı. Babamın sevdiği kadının doğum gününden bir gün sonra. Bugün nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Dün babamın sevdiği kadının doğum günüydü ve benim bugün imam nikahım vardı. Eğer babam yaşasaydı asla bugün nikahımın olmasına izin vermezdi.
Tesettürümü takarken 18 yaşımda babamı ilk kez sevdiği kadının mezarına giderken gördüğüm anı hatırlamıştım. Sevdiği kadının fotoğraflarını görmüştüm, ses kaydını babamın odasından duymuştum ama mezarını asla görmemiştim. Babam izin vermemişti. Ama bir gün merakıma yenik düştüm ve babamın peşinden gittim. 4 Mayıs babamın yine sevdiği kadının mezarına gittiği günlerdendi. Sevdiğinin doğum günüydü. O gün babamı mezarın başında öyle görmek çok canımı yakmıştı çünkü babam hiç kimseyi o kadın kadar sevmezdi. Sevmemişti. O gün babamın mezar taşına bakarak söyledikleri hala aklımdaydı. Asla unutmamıştım.
"Ve son kez sevgilim," sesinin titremesini aldırış etmeden, mezara bakarak konuşmaya devam etti, "Seni çok seviyorum diyemem, çünkü biliyorsun bu basit kalır. Sadece şunu söyleyebilirim gökyüzündeki yıldızlar birgün beni sana getirecek. Ne zaman olacağını bilmiyorum ama o güne kadar senin için, sensiz yaşayacağım. Benim melek kızım, seni çok özleyeceğim. Her gün ağlamayacağım belki ama her gün yasını tutacağım. Melek kızım, meleğim." Kenan Bey mezarın önünde dizlerinin üzerinde oturmuş sevdiği kadınla son konuşmasını yaparken izledi babasını Meryem. Hiçbir şey söyleyemedi, bir tepki veremedi. Derince yutkundu ve gözlerini kapadı. Babası ona bu kadar içtenlikle kızım dememişken, babası onu bile böyle sevmemişken, sevdiği kadını onca şeyden sonra ilk günkü gibi nasıl sevebiliyordu? Meryem hiçbir şey demeden arkasını döndü babasına. Küçük Meryem bunu kabul etmek istemedi ama Meryem artık büyümüştü. Küçük kız değildi. Döndü babasına arkasını. Ve evine döndü. Gözü yaşlı, kalbi kırık bir şekilde eve döndü.
O günü hatırladığım da bir kez daha yutkundum. Babamın cümleleri daha dün gibi kulaklarımdaydı. Unutmamıştım. Unutamamıştım.
Tesettürümü taktıktan sonra aynadaki kendime gülümsedim. Her şey geride kalmıştı. Hayatım değişiyordu. Artık acılar yoktu, artık mutluluk vardı.
Odamdan çıktığım da salonda beni arkadaşlarım karşıladı. Elif hemen yanıma gelip bana sımsıkı sarılmıştı.
"Kuzum." dedi içtenlikle. Bende ona sarıldım. Zehra da gelip bize katıldığın da, Kübra'yı da çağırdım. Aslında Kübra ailesiyle gelecekti ama kendisi benim yanımda olmak istemişti.
"Sizi çok seviyorum, meleklerim." dedim ve üçüne de sımsıkı sarılmaya çalıştım.
"Biz de seni çok seviyoruz." dediklerinde gülümsedim.
"Artık mutlu olmanın zamanı." dedi Elif ve bana gülümsedi. Onun gülümsemesi benim için büyük sevgiydi. Elif gülümsüyorsa demek ki, ben iyiyimdir.
"Kardeşim." diyerek salona girdi Murat abi. Yanımıza geldiğinde Elif'e sımsıkı sarıldı ve bana döndü.
"Küçüklüğünden beri sende benim kardeşim oldun. Ben abi olmaktan, sizin abiniz olmaktan çok memnunum. Tabi ikinizi de hemen evlendirmek zor gelse de, mutlu olmanızı istiyorum. Ve unutma, ne zaman ihtiyacın olursa ailen burada. Senin arkanda biz varız, ailen var." dedi Murat abi ve eliyle Zehra'yı, Elif'i, Kübra'yı, Kadriye teyze'yi gösterdi. Bana aile olmuşlardı. Onlar benim ailemdi.
"Unutmayacağım, abi." dedim ve gülümsedim. Kapı çaldığında heyecan basmıştı. Kapıyı Kübra açmıştı. Salona Kara ailesi ve ardından Bozkurt ailesi girdiğinde gülümsemiştim. Gerçekten Kara ailesi ve Bozkurt ailesi çok yakınlardı. Çocukları sayesinde tanışmış olsalar da sanki bir birlerini yıllardır tanıyormuş gibiydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasbelkader
SpiritualGenç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Din sevgisi kalbinde her geçen gün daha da kabarıyordu. Başka sevgi bilmezdi Meryem, ta ki zorluk çektiği zamanında onun yanında olan mümin bi...