"Çekmeceyi koydun mu, Abdullah?!" diye bağırdı Zehra mutfaktan.
"Koydum ikisinide!" diye bağırdı Abdullah aynı eşi gibi. Abisi ve Mustafa ile yatak odasındaki eşyaları düzenliyorlardı. Ahmet Bey sadece bir kaç yıl önce oğlanları için ev satın almıştı ve şimdi evlenen iki oğlununda ev bulma gibi derdi yoktu. Sadece evde sevmedikleri ve ya değiştirmek istedikleri bazı eşyaları değiştirmişlerdi.
"Allah razı olsun sizden. Çok yardımcı oldunuz bugün bize." dedi Abdullah ve gülümsedi.
"Amin inşAllah, kardeşim. Ne yaptık ki daha?" dedi Mustafa ve Abdullah'ın sırtına bir kaç tokat attı. Bu onlar için sevgi göstergesiydi.
"Yenge niye gelmedi ki, Mustafa? Sen onu evde tek bırakmazdın?" diye şüpheyle sordu Ali. Mustafa gerginliğini belli etmemeye çalıştı.
"Elif çok yorulmuştu dün. Üniversitede dersler baya zor geçmiş. Biliyorsunuz, psikoloji bölümünde okuyor. Psikolojisi çok etkileniyor. O yüzden tüm gün uyumak ve kendini eve kapatmak istedi. Bende bir şey diyemedim." dedi Mustafa. Yalan yoktu, Elif son günler üniversiteye giderken çok yoruluyordu ve dinlenmek istemişti. Tabii ki hamile olduğu için Mustafa da bu teklifi hemen kabul etmiş, Elif'in evde dinlenmesine razı olmuştu.
"Anladım. İnşAllah öyledir." dedi Ali ve yatak odasından çıktı. Abdullah abisinin şüpheli bakışlarını görüp hemen Mustafa'ya döndü.
"Bir şey saklıyorsun kesin. Abim sana böyle şüpheli davranıyorsa kesin bir şey olmuştur. En son Elif yengeyi ilk kez gördüğünde böyle davranıyordu abim sana." dedi Abdullah ve gözlerini kıstı. Tehditkâr bakış attı Mustafa'ya.
"Ya oğlum ne olacak sanki?! Elif'i ilk gördüğümde böyle oldum bitti gitti."
"Hamile mi yoksa yenge? Söylesene bana. Ben kimseye söylemem." dedi Abdullah çocuksu bir heyecanla.
"Sen 25 yaşında yarına evli barklı adam olacaksın şu haraketlere bak!" dedi Mustafa ve kapıya döndü. Yalan söylemek istemiyordu ama Elif'e de söz vermişti. Cinsiyeti öğrendikleri zaman herkese sürpriz yapacaklardı. Hayır yani neden böyle bir şey yapmak zorundalardı onu da bilmiyordu Mustafa ama Elif çok istemişti. Elif'in tatlı görüntüsüne nasıl dayanabilirdi ki?
"Abdullah!" diye bağırdı Kübra.
"Abdullah mı?" dedi Abdullah. Kübra ona nadiren ismiyle seslendiği için şaşırmıştı.
"Efendim?" diyerek odadan çıktığında Mustafa derin nefes aldı.
"Allah'ım sana şükürler olsun. Kurtuldum." dedi sessizce ve Mustafa da odadan çıktı. Salona geldiğinde iki eli belinde olan Kübra'yı ve onun önünde sorgulayan bakışlarla kız kardeşine bakan Abdullah'ı gördü. Onların etrafında da Ali, Meryem ve Zehra vardı.
"Ne oldu, Kübra?" dedi Abdullah.
"Bu ne, abi?" dedi Kübra eliyle salondaki koltuğu göstererek. Abdullah kaşlarını çattı.
"Koltuk işte." dedi.
"Onun orada ne işi var? Zehra sana buraya getir demiş, sen oraya götürmüşsün. Kız tek başına koltuğu kendi istediği köşeye götürecekti."
"Gerçekten mi? Ama ben öyle duymamıştım ki. Özür dilerim, Zehra. Koltuğu kucağına almaya çalışmadın değil mi?" diye endişeyle sordu Abdullah.
"Yok, Kübra izin vermedi." dedi Zehra ve gülümsedi. Abdullah Zehra'nın gülümsediğini gördüğü an bakışları gülümsemesine kaydı. Bir kaç saniye bakışları Zehra'nın gülümsemesinde durdu ve sonra koltuğa döndü. Koltuğu kucağına alarak Kübra'nın az önce işaret ettiği duvara doğru yürüdü. Koltuğu yere bıraktığında bakışlarını Zehra'ya döndürdü. 'Olmuş mu?' bakışını attığında Zehra kafasıyla onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasbelkader
SpiritualGenç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Din sevgisi kalbinde her geçen gün daha da kabarıyordu. Başka sevgi bilmezdi Meryem, ta ki zorluk çektiği zamanında onun yanında olan mümin bi...