16.bölüm - İmam Nikahı Ve Resmi Nikah

3.1K 210 244
                                    

Kara ailesinde Ahmet Bey ve Ayşe Hanım heyecan içindeydi. Bugün ilk göz ağrıları, ilk yavruları, ilk oğulları için kız istemeye gideceklerdi.

"Anne, gömleğim hazır mı?" diye bağırdı odasından Abdullah.

"Evet, dolapta, oğlum!" diyerek seslendi oğluna Ayşe Hanım.

"Kübra, kravatım nerede?!" Ali'nin bağırması ile gözlerini devirdi Kübra. Bu iki kardeş kendi eşyalarına neden sahip çıkamıyordu?

"Çekmecenin ilk bölümünde, abi." diye bağırdı hemen.

"Teşekkürler anne!"

"Teşekkürler, Kübra!" diye bağırdı iki kardeş.

Kübra ve Ayşe Hanım hazırdı ama erkeklerin hiç biri hala hazır değildi. Kara ailesinde geç hazırlanan erkeklerdi. Kadınlar hep erken hazırlanırdı.

"Kravatımı sen bağla, Ayşe Hanım." diyerek eşinin yanına geldi Ahmet Bey. 30 yıldır evlilerdi ve her kravat taktığında kesinlikle kravatını eşi bağlardı. Bu asla bozulmayan bir kuraldı.

"30 yıl oldu hala ben bağlıyorum, Ahmet." diyerek gülümsedi Ayşe Hanım.

"Çünkü sen benim eşimsin. Çok sevdiğim işleri seninle beraber yapmayı seviyorum. Ben kravatı takarım, sen bağlarsın. Ve bu işi de birlikte yapmış oluruz." dedi Ahmet Bey. Samimi şekilde gülümsedi.

"Çocuklar var, Ahmet!" diyerek uyardı eşini Ayşe Hanım ama Ahmet Bey'in bu uyarı asla umrunda değildi. Sonuçta çocukları artık küçük değildi ya, bugüne bugün evleneceklerdi.

"Hazır mısınız?" diye sordu Ahmet Bey. Canından çok sevdiği, birtanecik olan kızı hep hazır olurdu. Bu soru iki oğullarınaydı.

"Hazırız, baba!" diyerek bağırdı iki kardeş. Onlarda salona gelince Kara ailesi tamamlanmıştı. Kara ailesi beş kişiden oluşuyordu ve beş kişinin bir birine karşı sevgisi hep fazlaydı. Hep fazla olacaktı.

Tam kapıdan çıkacakları an kapı çalınmıştı. Ahmet Bey içinden, 'Hayır olsun' diye düşündü ve kapıyı açtı. Kapıyı açtığı an karşısında Yalçın ailesi ve iki oğlunun da sevdalı olduğu kızlar vardı.

"Meryem Hanım?"

"Zehra?"

"Meryem'im?" Üç kişiden de şaşkınlık nidaları dökülmüştü.

"Sizinle bir şey konuşmamız gerek, Ahmet amca." dedi Murat. Ali'nin kaşları çatıldı. Ne oluyordu? Neden sevdiği kızı istemeye doğru düzgün gidememişlerdi?

"Buyur, oğlum." diyerek kapının önünden çekildi Ahmet Bey. Herkes salona geçmiş ve oturmuştu. Ali ise ayaktaydı. Oturacak hali yoktu. Şu an sinirden ve meraktan çatlamak üzereydi.

"Biz Meryem kardeşim ile konuştuk. Ve Meryem  istemediğini belirtti. Bende konuşmak için geldim." Ali'nin kaşları olabildiğince çok çatıldı. Sinirden alnından ve boğazından damarları belirmişti. Murat ne diyordu böyle? Ne istememesi? Meryem bizzat Ali'nin kendisi ile konuşup evlilik teklifini kabul etmişti.

"Meryem'in bizzat kendisi evlilik teklifimi kabul etti. Kübra da şahit. Ne diyorsun sen, Murat?" Kendini tutamadan konuşmuştu Ali.

"Öyle değil, Ali abi. Bi' dinleyin beni."

"Söyle artık, oğlum. Meraktan çatladık ama burda. Ne demek Meryem istemedi?" Ayşe Hanım'ın endişesi sesinden bile belli oluyordu. Kara ailesinin kalbinde büyük korku ve endişe vardı.

"Meryem sizin gelip onu istemenizi istemedi. Ve şöyle bir karara geldik. Meryem bize bu teklifi sundu zaten." dedi Murat ve biraz bekledi. Gülmemek için zor duruyordu. Aynı şekilde Meryem ve arkadaşları da yanaklarını ısırıyor gülmemek için direniyordu. Kübra'nın ise olacaklardan haberi dahi yoktu.

Hasbelkader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin