"Sonunda sevdiğim kızı buldum, abi! Sonunda buldum! O kadar mutluyum ki, cidden Allah razı olsun senden. Abdullah'ın arabasını gidip öpeceğim ya! İyi ki bozulmuş arabası, iyi ki çağırdın beni mahallenize." Mustafa bağırarak sevincini arkadaşıyla paylaşırken, Ali ise iş koltuğun da oturmuş arkadaşını izliyordu. Gülümsemişti Ali. Yeter ki mutlu olsun da istediği kadar bağırsın, diye düşündü içinden. Arkadaşını o kadar mutsuz görmüştü ki son iki ay içinde, şu an böyle mutlu olup bu kadar bağırması onun için hiç sorun değildi.
"Elif'i seviyormuşsun demek ha?" Ali'nin dedikleri ile duraksadı Mustafa.
"İsmi Elif mi? Hani bordo rengi elbise giyen kız? İsmi Elif, eminsin değil mi?" diye sordu arkadaşına. Ali başını salladı onaylamak adına. Mustafa gülümsedi. Elif, dedi içinden. Elif'im, dedi. Ama hemen kendisine geldi. Helali olmadan böyle şeyler düşünmesi doğru değildi.
"Elif demek ismi, ne güzel ismi varmış. Tıpkı kendisi gibi." dedi dayanamayarak.
"Acaba Elif'in sevdiği birisi var mıdır? Yoksa konuşurdun onunla."
"Var mıdır ki, Ali? Yoktur ya bence sevdiği falan. Olmasın. İnşAllah olmaz yani. Of, neden içime kurt düşürüyorsun?!" Ali kahkaha atmıştı arkadaşının endişesine.
"Merak etme. Kübra'ya söyleriz öğrenir. Zaten senin bu olayını biliyordu, çok merak ediyordu kız kim diye. Elif olduğunu öğrenirse çok sevinir. Abdullah ve benim için bir şeyler yapacaktı zaten, senin işini de halletmesini söylerim." Mustafa'nın içi rahatlamıştı. Çöp çatanlık konusunda hiç kimseye güvenmezdi ama Kübra'ya güveni sonsuzdu.
"Abdullah ve senin için ne yapacakmış?" diye sorduğunda Ali derin bir nefes aldı.
"Dün Kübra akşam yemeğinde anneme benim başka bir kızın yemeğini yediğimi söyledi. Annem de merak etti tabi kim diye falan. Bende söylemeden kalktım masadan. Resmen masada köşeye sıkıştırdılar beni ya! Sonra odama geldiler Abdullah ve Kübra. Dertleştik biraz. Bi' baktık Abdullah Zehra'yı sevdiğini söylüyor. Sonra da beni nasıl manipüle ettilerse Meryem'i sevdiğimi kabul ettim. Yeni çalışan olan kızı, yemeğini denediğim kız. Elif'in ve Kübra'nın, aynı zamanda Zehra'nın arkadaşı." Ali'nin dediklerine kahkaha atmıştı Mustafa. Arkadaşının derdini hemen anlamıştı ama bir şey dememişti, Ali'nin ise bu kadar çabuk sevdiğini kabul etmesini beklemiyordu. Cidden bu Kübra kardeş neydi böyle?
"Helal olsun Kübra'ya. Artık nasıl sizi ikna etmişse itiraf etmişsiniz. Hadi Abdullah açık sözlü biliyoruz da sen utangaç halinle nasıl hemen kabul ettin kızı sevdiğini? Hem bana diyorsun ama sen ne ara sevdin ya kızı?"
"Ya, oğlum, bir anda oldu. Kübra nasıl manipüle ettiyse artık. Ve seni de şimdi anlıyorum. Gerçekten sevmek süreyle olmuyormuş. İnsan çok kısa sürede de sevebiliyormuş." Ali'nin dediklerine başını sallamıştı Mustafa.
"Demek biz üç arkadaş , üç arkadaşa aşık olduk ha?" Mustafa'nın sorusu ile kahkaha attı Ali.
"Öyle oldu biraz." dedi.
"Sonra güzelce konuşuruz bu konuları. Hadi görüşürüz, kardeşim."
"Tamam, görüşürüz, Mustafa." Mustafa gülümsemiş ve arkadaşıyla vedalaşıp kendi odasına gitmisti. Yine aklında sevdiği kız vardı. Kendisine engel olmak istiyordu ama başaramıyordu. İsmini öğrendiğinden beri beyninin her tarafında sevdiği kızın ismi zikr ediliyordu. Sevdiğinin olup olmadığını öğrense Mustafa'nın kalbi daha da rahatlayacaktı. Sevdiği kıza olan özlemi o kadar fazlaydı ki, hemen kavuşmak istiyordu. Ama her şeyin bir zamanı vardı. Mustafa sadece Allah'ına şükür ediyor ve Elif'in sevdiği olmaması için dua ediyordu. Yine de sevdiği kızın ismini öğrendiği ve iki aydan sonra onu gördüğü için, artık onu kaybetmek gibi bir olayı olmayacağı için içi öyle rahattı ki, keyfi iyice yerine gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasbelkader
SpiritualGenç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Din sevgisi kalbinde her geçen gün daha da kabarıyordu. Başka sevgi bilmezdi Meryem, ta ki zorluk çektiği zamanında onun yanında olan mümin bi...