Yalçın ailesi bugün heyecan ve koşturmaca içindeydi. Bozkurt ve Yalçın ailesi bugün tanışacaktı. Yalçın ailesinin evinde hazırlıklar sürüyordu.
"Kızım, tatlı hazır mı?"
"Hazır, anne!" dedi Elif. Daha bir gün önce konuştuğu adam bugün ailesi ile tanışmaya gelecekti. Elif herkesten daha çok heyecanlıydı. Tabi Mustafa kadar olmasa da.
"Tamam, kızım. Bitti o zaman hazırlık. Yemekler hazır, ev temizlendi. Gidip giyiniriz şimdi. Kaçta geleceklerini söylemişlerdi?" Kadriye Hanım'ın endişesine gülümsedi Elif.
"1 saat sonra gelecekler, anne. Öğlen 2'de burada olurlar."
"İyi, iyi. Murat nerede?"
"Bilmiyorum ki. Bir yere gitti, birazdan geleceğim dedi. Yarım saat olmuştur gideli."
"Tamam ara onu da, gelsin. Hazırlanalım hepimiz." Başını sallamıştı hemen Elif. Telefonunu eline almış abisini aramıştı. Anne ise o sırada çoktan odasına girmiş ve hazırlanmaya başlamıştı.
"Merhaba, abiciğim. Neredesin?"
"Merhaba, miniğim. Geliyorum, bir şey mi oldu?" dedi Murat. Elif abisinin neden durgun konuştuğunu anladı ama sonra konuşurum diye düşünerek bu konuyu es geçti.
"Annem aramamı söyledi. Gel hazırlan diye, 1 saat sonra gelecekler de misafirler."
"Tamam, geliyorum." demiş ve aramayı kapatmıştı Murat. Gözleri dolu bir şekilde mahallede kendi evine doğru ilerliyordu. Aldığı haber o kadar ağırdı ki, bu yükü sadece kendisinin taşıması daha da beter ediyordu onu. Birisine anlatmak, söylemek istiyordu ama asla söyleyemiyordu.
Eve geldiğinde annesinin ona aldığı pembe elbiseyi giydiğini ve beyaz tesettür taktığını gördü. Annesini o kadar seviyordu ki, ona olan sevgisi asla başka bir sevgiyle karşılaşamazdı. Onun bu hayattaki insanlardan varlığı bir tek annesi ve kız kardeşiydi. Başka hiç kimse yoktu onun için. İnsanlar dışında Allah'ı vardı, dini vardı, namazı vardı Murat'ın.
"Ne kadar güzel olmuşsun, annem. Seni seviyorum. Anne, ben seni çok seviyorum. Biliyorsun değil mi? Asla seni bırakmayacağım. Biliyorsun değil mi? Elif'te asla bırakmaz bizi. Hep bir birimizi çok severiz. Bilirsin değil mi, anne? Seni çok sevdiğimizi bil." Kadriye Hanım oğlunda bir gariplik olduğunu uzun süredir farketmişti ama o anlatmak istemediği sürece oğlunu zorlamak istemiyordu. Çocuklarının her ikisinde de bu huyun olması bazen zorluyordu Kadriye Hanım'ı. Sonuçta anneydi. Çocuklarının dert ortağı olup, onları iyi hissettirmek için elinden geleni yapıyordu ama çocukları bazı şeyleri annelerine anlatmayı sevmiyordu. Ve anlatmayınca zorlanmayıda sevmiyorlardı. Bu durum Kadriye Hanım'ı zorlasa da alışıyordu yavaş yavaş.
"Biliyorum, oğlum. Benim zaten bu insanlar arasında sizden başka kimim var? Yetim bir çocuğum ben. Ama sizin gibi çocuklarım var. Çok şükür. Bende sizi çok seviyorum, yavrum benim. İkinizi de o kadar seviyorum ki. Sende hep bunu bil." Murat başını salladı hemen. Bu hayatta sevgilerini hissettiği sadece annesi ve kız kardeşiydi. Başka bir insan tarafından sevilmemişti Murat. Sımsıkı sarıldı annesine. Başını gömdü annesinin omzuna. Çocuk olmayı diledi. Yeniden çocuk olmayı ve bazı şeyleri bilmemeyi, sadece annesine sığınmayı isteyen çocuk olmak istedi. Yaşadığı bazı şeyler, evin tek erkeği olma hissinin yorgunluğu, bir abi olarak hemde kız kardeşine baba olmak zorunda olması Murat'ın omuzlarında son zamanlar öyle yük olmuştu ki, dayanamıyordu bazen. Ya Allah'ın önünde bir çocuk gibi ağlıyordu, ya da annesine sarılıp saklıyordu yüzünü bu hayattaki tek meleğinin omzunda. Sonra kız kardeşi geliyordu yanına. Tatlı tatlı konuşuyordu, dertleşiyordu, sarılıyordu Murat'a. Ve Murat diyordu ki içinden, 'Değer. Annem için yorulmaya da değer, kız kardeşim için hem abi, hem baba olmaya da değer.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasbelkader
SpiritualGenç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Din sevgisi kalbinde her geçen gün daha da kabarıyordu. Başka sevgi bilmezdi Meryem, ta ki zorluk çektiği zamanında onun yanında olan mümin bi...