30.bölüm - Son

2.3K 117 163
                                    

"Abdullah!" diye bağırdı Zehra. Tabakları yerine yerleştiren Abdullah Zehra'nın sesini duyunca elindeki tabağı mutfak tezgahına bıraktığı gibi Zehra'nın yanına koştu.

"Efendim, canımın içi?" diye sordu Abdullah. Yatağın içine iyice sinmiş Zehra dudaklarını büzdü. Daha evleneli bir hafta olmuştu ama Zehra hastalanmıştı. Ayrıca neden hastalandığını da bilmiyordu.

"Sıkıldım. Sana yardım edebilir miyim?" diye sordu. Abdullah gülümseyerek başını iki yana salladı.

"Dinlenmen gerek, can parem. Daha iyileşmedin." diyerek yatağın sağ tarafına oturdu Abdullah. Zehra'nın saçlarını okşamaya başladı. Saçlarına öpücük kondurdu.

"Bana çok yaklaşma o zaman. Sende hastalanacaksın." dedi Zehra ve öksürdü. Abdullah Zehra'nın bu hâllerini gördükçe içi gidiyordu. Sevdiği kadını hasta görmek onu üzüyordu. Oysa hastalanmak çok normal bir şeydi ama Zehra hastaydı işte. Abdullah'ın canı, can paresi, canının içi hastaydı.

"Senden uzak kalamam, canımın içi. Hem ben hastalanmam. Benim vücudum çok güçlüdür." dedi Abdullah ve gururla gülümsedi. Zehra onun bu hâlini gördüğünde sırıttı.

"Abdullah." dedi Zehra cilve yaparak.

"Hm?" dedi Abdullah. Burnunu Zehra'nın burnuna sürttü. Ardından Zehra'nın burnuna hafif öpücük kondurdu.

Zehra bakışlarını kaçırdı. "Bir anda bu kadar yaklaşma bana.
Heyecanlanıyorum." Ne diyeceğini de unutmuştu heyecandan.

"Heyecanlanıyorsun demek?" diye sordu Abdullah. Hoşuna gidiyordu Zehra'nın bu hâlleri. Zehra'nın gözlerini öptüğünde gözlerinin ateşten yandığını hissetti. Ardından dudaklarını alnına yasladı. Zehra'nın ateşi çok fazlaydı.

"Ateşin var." diyerek ayağa kalktı. Hemen odadan çıktığında Zehra şaşkınlıkla açık kalan kapıya baktı. Bir kaç saniye sonra konuşarak odaya tekrar girdi Abdullah.

"Bu ilacı iç, sana çorba yapmaya çalışacağım. Sonra da annemin bize hep yaptığı çayı yapacağım. O çay mükemmel bir şeydi. En kötü halimiz de bile iki güne kalmaz iyileşirdik." Abdullah'ın elindeki ilacı Zehra'nın dudaklarına götürdü. Zehra ilacı içtikten sonra Abdullah'ın ona doğru uzattığı bardağı eline aldı. Suyu içtikten sonra Abdullah'a bakmaya başladı. Hiçbir şey söylemeye gerek yoktu. Bakışları her şeyi anlatıyordu.

"Bana böyle baktığın zaman," dedi ama devamını getirmedi Abdullah. Susarak gülümsedi.

"Devamını söylesene." diyerek mızmızlandı Zehra. Abdullah onun bu çocuksu hâline gülümsedi.

"Zehra'm, canım, canımın içi, can parem." diyerek Zehra'nın yanına uzandı Abdullah. Zehra'nın başını kendi omzuna yasladı. Ateşi hâlâ fazlaydı. Bu hâli canını epey yakıyordu ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. "Sen öyle baktığın zaman içindeki küçüğü görüyorum, o küçük kız çocuğunu görüyorum ve bu canımı yakıyor. Canın yanmış, önemsememişler. Ağlamışsın, gözyaşlarını silmemişler. Sevilmek istemişsin, sevmemişler. Ama ben yapacağım. Seni önemseyeceğim, seveceğim, gözyaşlarını sileceğim. O kız çocuğunu mutlu edeceğim. Çünkü görüyorum, Zehra'm, büyümüşsün ama çocukluğunu yaşamadan büyümüşsün. Büyümek zorunda kalmışsın. Benim yanımda çocuk olabilirsin. Çocuksu hareketlerinden sıkılmayacağım, çocuksu hâllerini seveceğim."

"Sevgilim..." dedi Zehra. Gözleri dolmuştu. İlk kez bu kadar sevgi hissediyordu. Arkadaşları onu sevmişti ama bu kadarını hissetmemişti. Bu sevgi çok başkaydı. Abdullah'ın sevgisini iliklerine kadar hissediyordu.

"Sadece dinle, güzel eşim. Ben sadece seninle paylaşmak istiyorum tüm hisslerimi. Hissler söylenmez, hissler hissettirilir ama ben kelimelerimle de hisslerimi anlamanı istiyorum." Saçlarına öpücük kondurdu. "Bu sevgiyi kalbimde yaşatan Allah. Eğer sen o kadar zorluğa rağmen Allah'a sığındıysan, onun kapısına koştuysan, sabır ettiysen Allah sana bunların karşılığını verecekti. Ve verdi. Ben seni seviyorum. Çok fazla seviyorum, canımın içi. Seni çok fazla seviyorum ve bu sevgi senin sabrın sayesinde. Senin sabrına karşılık veren Allah sayesinde. Ben seni seviyorum ve bu sevgiyi kalbimde yaratan Allah'a şükür. Elhamdülillah, Zehra'm. Seni sevmemi sağlayan Allah'a şükürler olsun. Ben seni sevmekten razıyım. İnşaAllah sende beni sevmekten razısındır, Zehra'm. Çünkü ben senden," Zehra'nın yanaklarını öptü bu sefer Abdullah. Ateşi biraz dinmiş gibiydi. "razıyım. Allah da senden razı olsun, benim güzel eşim. Benim güzel bebeğim, canım." Zehra'nın saçlarını okşadı Abdullah.

Hasbelkader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin