Günler sonra resmi nikah günü gelip çatmıştı. Kendi odamda son kez hazırlanıyordum. Artık burası benim odam olmayacaktı, bu ev benim evim olmayacaktı. Sevdiğim adam ile evim olacak, aile olacaktım. Bundan güzel duygu olamazdı.
Gelinliğimi giymiş, aynadan kendimi izliyordum. O kadar güzel bir gelinlik seçmiştik ki Ali'yle beraber, çok güzeldi. Tam benlik gibiydi. Odamın kapısı çalındığında içeri gelmeleri için bağırdım. Babam geldiğinde gülümsedim. Karşımda durup uzun uzun beni izledi. Babamda gri takım elbise giymişti.
(Bilek kısmını biraz daha uzun olduğunu düşünelim.)
"Ne kadar güzel olmuşsun, güzel kızım. Seni böyle görmek beni çok duygulandırdı. Bir zamanlar daha küçücük çocuktun. Şimdi evleniyorsun. Çok garip hissediyorum... Gerçekten seni çok seviyorum, bebeğim. Benim kızım olmasan bile seni hep sevdim, hep seveceğim. Sen benim biyalojik olarak kızım değilsin ama bu benim umrumda bile değil. Seni öz çocuğum gibi seviyorum. Bundan sonraki hayatında mutlu olur, sevgiyle yaşarsın inşAllah, yavrum. Seni ilk Allah'a sonra ise Ali'ye emanet ediyorum. Ama unutma, bebeğim, baban ve kardeşin hep yanında. Sana sarılamıyorum, bir baba olarak alnından öpemiyorum ama seni çok seviyorum. Sen benim her şeyimsin, çocuğum, kızımsın. Kırmızı çizgimsin. İnşAllah sevgiyle yaşar, yaşlanır, çocukların ile mutlu olursun. Güzel bir anne olacağına eminim. Sen hep güzel bir çocuktun. Hep güzel bir kalbe sahiptin. Güzel de anne olacaksın. Benim minik kızım, sen güzel bir eş olacaksın." Babamın dedikleri ile gözlerim dolmuştu. Gerçek babamın bile bu mutlu günümü görmemesi ama manevi babamın bu güzel günümü görmesi çok özeldi. Allah bu günde yanımda sadece sevdiklerimi var etmişti sanki. Bu yüzden çok şükür ediyordum.
"Bende seni çok seviyorum, baba. Hep seveceğim. Hep babam olacaksın. Kendi babamdan çok seveceğim seni. Hep senin kızın olacağım, sen benim oyun arkadaşım, benimle çizgi film izleyen postacı abim, ilk kez saçlarımı ören Ömer abim olacaksın." diyerek gülümsedim. O sırada odamın kapısından bizi izleyen Gökay yanımıza geldi.
"Ablacığım." dedi Gökay titreyen sesiyle. Gülümsedim kardeşime. Siyah gömlek ve pantolon giymişti. Çok yakışıklı olmuştu. Gökay bir an gelip bana sımsıkı sarıldığında benden bile uzun olan kardeşime sarılmaya çalıştım. Benim boyum 1.65'di ama Gökay 1.80'di. Hiç kardeşim gibi değildi yani.
"Ağlama, Gökay. Neden ağlıyorsun, kardeşim?" dediğimde iç çekerek gözyaşlarını silmeye başladı. Benden ayrılarak karşımda durdu ve dolu gözleriyle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasbelkader
SpiritualGenç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Din sevgisi kalbinde her geçen gün daha da kabarıyordu. Başka sevgi bilmezdi Meryem, ta ki zorluk çektiği zamanında onun yanında olan mümin bi...