❦25-''Yolculuk''❦

1.2K 75 6
                                    


Yatağına geçip uzandığında yorulduğunu hissetti. Hâlbuki onu yoran fiziki bir ağrı, fiziki bir yorgunluk değildi. Gecelerdir rüyasında onu rahatsız eden gözler, çocuklar ve bakışlar vardı. Uyuyamıyordu. Allah'ın sevgili kulu muydu sevmediği kulu mu bilmiyordu. Rüyasının anlamını çözemiyordu. Bir anlamı var mıydı onu da bilmiyordu. Yorgundu ama koridordan gelen sesleri duyunca yüzüne keyifli bir gülümseme yerleşti. Bu öküzoğları özlemişti. Kapısı tıklandığında ''Gel.'' Diye bağırdı. Kapı açıldı ama kapıda askerlerine dönmüş Fırattan başka kimse görünmüyordu. ''Bir sessiz konuşacaksınız. İki komutanınızı çok yormayacaksınız. Üç sakin kalacaksınız. Anlaşıldı mı?'' diye uyarıcı tonda konuşuyordu. Gözlerini devirdi. ''Emredersiniz komutanım.'' Diye bağırdıklarında ve hastaneyi inlettiklerinde Fırat kapıyı kapatmaya karar vermişti. Sonra şaşkınlıkla birbirine bakan askerleri fısıldayarak tekrar ''Emredersiniz komutanım.'' Diye adeta içlerine konuştular.

Fırat birkaç saniye daha bekledikten sonra kapıyı tekrar açtı ve önden kendisi girdi. Cemrenin hemen sol köşesinde ki koltuğa oturdu.

Askerleri bir anda odaya yığıldılar. Ve kimse biraz önceki emri hatırlamadı.

''Geçmiş olsun komutanım.''

''Allah sizi bize bağışladı komutanım.''

''Allah bir daha göstermesin komutanım.''

''İyi misiniz komutanım. Çok korktuk.'' Hepsi de bir ağızdan sürekli bunları söylüyordu. Fırat kızacaktı ama Bulut askerlerinin hastane önünde nasıl perişan olduklarını anlatınca bu sorumluluğu kadına bıraktı. Kendisine de aynı karşılamayı yapmışlardı. Ama kadın zaten çok mutlu görünüyordu.

''Sakin olun çocuklar. İyiyim ben merak etmeyin. Geçti gitti işte.'' Diye cevapladı onları. Cemre için en güzel kıyafetlerini giyinmişler yüzlerinde gülümseme, şapşal bakışlar buraya gelmişlerdi.

Muzo gri parlak takım elbisesinin önünü ilikleyip yatağa yaklaştı. Elinde tütün kolonyası ve lokum vardı. O gururlu gülümsemeyi görünce Cemre gülmemek için dudaklarını dişledi. ''Komutanım. Buyurun. Size tatlı ve kolonya aldık.'' Dediğinde Fırat anlamsız bir bakış atıyordu. ''Oğlum tütün kolonyası ne alaka?'' demeden duramadı. ''Hııı. Hijyen için komutanım. Limon kalmamış. Hasta ziyareti ya ondan.'' Dediğinde Fırat başını sallıyordu. Muzo'nun gözü lokum paketindeydi. Adeta aç aç aç diyordu gözleri. Cemre güldü bu sefer. ''Aç Muzaffer. Hep birlikte yiyelim.'' Dediğinde Muzaffer paketi parçalamıştı bile. ''Cesur sevdiğinizden aldı komutanım. Kuş lokumu.'' Dediğinde gözler Cesurdaydı. Üstelik en Cesurda olan gözde Fıratındı bu sefer. ''Öyle mi? Nereden hatırladınız?'' dedi Cemre anlamamış gibi elini kutuya uzatmış bir iki tane lokum almıştı.

Muzo daha sonra Fırata uzattı lokum kutusunu. Fırat hıncından Cesur'un gözlerinin içine baka baka avuçladı kutuyu. Neredeyse kutunun yarısını avuçlamıştı. Cesur hariç herkes yutkundu. Birde Muzaffer yutkunmamış adeta bakışlarıyla Fıratı öldürmüştü. Tüm kutu alınır mıydı? Bir tane alsaydı işte komutanı.

''Cesur sizin hakkınızda çok şey hatırlıyor komutanım. Siz uçurumdan düşünce de en çok Cesur endişelendi biliyor muydunuz?'' dedi Fırat üzerine bastıra bastıra. Bir yandan da hınçla lokumları ağzına tepiyordu. Gözleri Cesurdan bir saniye olsun ayrılmıyordu. Şirzat yanında ilk defa boş boş konuşmayan Acar'a kolunun tersiyle vurdu. Bu bir şey yap demekti. Acar bir anda karnına gelen dirsekle ne olduğunu hemen anladı şükür. ''Aa... Olur mu komutanım. En çok ben endişelendim. Ben ağladım. Ben üzüldüm. Aşk olsun Fırat komutanım.'' Diyerek öne doğru çıktı. Hiç çekinmeden Cemrenin ayakucuna oturdu. Fırat hala Cesuru izliyordu ve ''Cık.'' Dedi. ''Aşk meşk olmasın. Olmasın değil mi Cesur?'' dedi inatla. Cesur bu sefer yutkundu ve kısık bir sesle ''Emredersiniz komutanım.'' Diye mırıldandı. ''Aynen öyle koçum. Emrederim.'' Dedi. Cemre tüm bu konuşmayı kasılarak dinlemişti. Ortamda ki gerginlik başını ağrıtıyordu. Normalde cıvıl cıvıl olan Bulut timi dut yemiş bülbüle dönmüştü.

SEV ASKER!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin