"Lalalalallalalala oooo Fenerbahçe lalallalala.."
"Beşiktaşım sen çok yaşa canım feda olsun sana..."
Fırat artık tezahüratlar'dan maçı duyamamaya başlayınca sinirle oturduğu sandalyesinden ayağa kalktı.
"Ulan hepinizin azına sıçıcam şimdi öküz herifler. Anırmanızdan maçı duyamıyorum lan!" sinirle bağırması herkesi korkutmuş olacak ki herkes biranda sustu. Pars'ın tepesine çıkmış Acar bile adamın sırtından indi. Ama daha Fırat oturmadan televizyondan gelen goooooool sesi Fenerbahçeli Fırat'ı bile kendinden geçirmiş kendisini askerlerin arasında tezahürat yaparken bulmuştu.
Beşiktaşlı Ferhan küçümseyici bakışlarla Fenerlilere bakarken mırıldandı. "Şimdi kim öküz gibi bağırıyor acaba?" Fırat'ın biran da ona dönen bakışları sonucu birden bire kendini "Fenerbahçe oooo Fenerbahçe."diye bağırırken bulmuştu.
Cemre kantinde ki hengameye sadece gözlerini kısarak bakmış ve sessiz sessiz çayını içmeye devam etmişti. Askerleri'nin maç günleri insanlıktan çıktığının elbette ki o da farkındaydı. O yüzden bu halleri ona tuhaf gelmiyordu. Ama o Fırat denen uyuz adamın hönkürerek bağırmasını her duyduğunda sinirlerinin tepesine çıkmasına engel olamıyordu. Hala adamla oda da konuştuklarında kalmıştı aklı.
Adam sürekli bel altı vuruyor, abisinden bile korkmayarak üzerine geliyordu. Ama Cemre bunun altında kalacak kadın değildi. Fırsatını her bulduğunda adamın lafını tabi ki verecekti.
O yüzden şimdilik köşesine çekilmiş düşmanına sinsi sinsi yaklaşmaya karar vermişti. Çayını yudumlarken yanına birinin geldiğini fark edince dudaklarında ki bardak öylece kalakaldı. Yudumlayamadı. Sonra içmekten vazgeçip indirdi bardağını dudaklarından.
''Sen neden öküz gibi bağıranların arasında değilsin?'' Yüzünü yanındaki adama çevirmeden, dağları ve dağdan iyi görünen yıldızları izlemeye devam etti. Abisi ukalalığını bırakmadan cevap verdi.
''Öküz olmadığımdandır.'' dediğinde Cemre alayla tısladı. ''Hemcinslerine ihanet mi ediyorsun?'' dediğinde abisi sıkıntılı bir nefes verdi. Kardeşi bu inatçılığını bırakmadığı sürece ona ulaşabileceğini sanmıyordu. Ne yaparsa yapsın kardeşi onu affetmeyecek gibiydi. ''Bu çocukluğu ne zaman bırakacaksın Jiyan?'' dedi kızgınlıkla. Cemre abisinin ona ikinci ismiyle seslendiğini duyduğunda kanın beynine sıçradığını hissetti ve hızla ayağa kalktı. Abisine tepeden bakarken sinirle bağırdı. ''Bana Jiyan diye sakın seslenme.'' Sonra abisini umursamadan yürümeye başladı.
Ama abisinin pes etmeye niyeti yok gibiydi. Kolundan tuttuğu gibi onu duvara itmesine engel olamadı. Aslında bal gibi de olurdu ama abisinden öğrendiği taktikleri yine abisine uygulamak biraz karaktersizlikti. O yüzden alev alan gözleriyle abisine baktı. Bulut kardeşinin ona o kadar sinirli bakmasıyla yutkunma isteği duydu. Cemre'nin ona o kadar sinirli olması kendisini de sinirlendiriyordu. Bu küçük çocuk neyi anlamıyordu ki? Onu özlemişti. Küçük kardeşinin ''Çiçek'' operasyonuna çıkacağını duyduğunda deliye dönmüş neredeyse tüm bölüğü inletmişti. Hemen Kudrettin albayla görüşmüş ama Cemre'nin görevde ne kadar ısrarcı olduğunu duyunca da eli boş dönmüştü.
Bir yıl neredeyse her saat Cemre'nin şehit haberini beklemekle geçmişti ömrü. Anne babasının perişanlığı da onu mahvetmişti. Her şey kendi üzerindeyken ne yapacağını bilememenin verdiği çaresizlik onu iyice sinirli ve çekilmez bir adama dönüştürmüştü.
Eğilip dişlerinin arasından kardeşine adeta hırladı.
''Bir yıl senin şehit haberini beklemekle geçti hayatım haberin var mı? Her gün seni düşünmekten çıktığım operasyonların kaçından yaralı döndüm sence? Annem ve babamı idare etmek ne kadar kolay peki? Şu siktiğimin hayatında herkes elimden giderken sen yaşarken seni de mi kaybetme mi istiyorsun kızım? Bu mu lan derdin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ASKER!
Romanceİki genç beden soğuk dağların arasında ki karakolun bahçesinde titremelerine rağmen pes edecek gibi görünmüyordu. Kız ağzından buharlar çıkararak karşısında, en az çevresini saran kayalar, dağlar kadar sert ve dik duran adama baktı, gözlerinin içine...