Herkes yemeğini yerken, Cemre dalgın bakışlarıyla sürekli Mevsim'i süzüyordu ama Mevsim'in onu pek taktığı yoktu. Nereye gideceklerine dair attığı merak dolu mesajlarına cevap vermemiş hiçbir şey yazmamış gibi ortamına devam etmişti.
Cemre'nin dalgınlığını fark eden iki kişi vardı sizin de tahmin edebileceğiniz gibi. Fırat ve Bulut sürekli Cemre'yi izliyor, dalgın kadın bu bakışları fark etmiyordu.
Sonunda askerleri ayaklanıp yanlarından ayrılacaklarına dair konuşmalarını yapınca komutanlar onlar çocuklarıymış gibi dikkatli olmalarını tembihleyip yollamıştı. Baş başa kalan dörtlü birbirlerine bakarlarken Mevsim Cemreye gitmeleri için gözleriyle mesajlarını yollarken Cemre mesajı almış ve ayaklanmıştı.
''Siz ne yapacaksınız abi?''
Neden bilmiyordu ama bu adamların ne yapacağını gerçekten saf bir merakla sormuştu. ''Bilmiyoruz güzelim. Siz nereye?''
Cemre rahat bir şekilde omuz silkerken ''Mevsim hanım söylemiyor. İşimiz varmış.'' Hem gerçeği söylemiş hem de nereye gideceklerini söylememişti. İçi rahattı bu yüzden. Bulut'un bakışları anında Mevsim'i bulurken Mevsim içinden Cemreye selamlarını ve yanında da küfürlerini armağan ediyordu. Mevsim Bulut'a saf saf bakarken Bulutta kadını süzüyordu. Bu sırada Fırat ile Cemre de göz göze gelmiş Cemre Fırat'a ne var anlamında tek kaşını kaldırmıştı. Fırat sırf piçliğine Bulut'a kısacık bakıp buraya bakmadığını gördükten sonra dönmüş ve Cemreye öpücük yollamıştı. Cemre adamın bu hareketine o kadar şaşırmıştı ki mal gibi kalmıştı öylece. Bu adam... Bu adam sinirlerini tavana fırlatıyor, aklını kaçırmasına neden oluyordu. Abisi olmasaydı şimdiye belindeki silahını çıkarıp alnına yaslamıştı. Ve böyle bir şey yapamıyordu ya daha fazla deliriyordu.
Abisiyle hızlıca vedalaştıktan sonra Mevsim'in kolundan sertçe tutmuş ve onu da kendisiyle birlikte yürütmeye başlamıştı. Siniri arkadaşına değildi ama kendine de engel olamıyordu.
"Artık söyleyecek misin hangi lanet yere gideceğimizi?"
Mevsim arkadaşına şaşkın gözlerle bakarken "Yukarı çıkıyoruz. Bilgi almamız gerek." dediğinde Cemre gözlerini baydı. "Yanımızda sadece tabancalarımız var Mevsim. Saçma sapan konuşma." diye mırıldandı. Tamam cesaretli olabilirdi, iyi bir asker de olabilirdi ama bunun için ilk önce silahına ihtiyacı vardı.
Mevsim alayla mırıldandı. "Herkes senin kadar akıllı olmasa da akıllı, benim akıllı kardeşim." dedi ve yanlarından geçtikleri bir arabanın bagajını açtığı an içindeki silahları görünce gözleri parladı Cemre'nin.
"Ah benim bebeklerim. Hadi Mevsim Heval gidelim ne bekliyorsun?"
Mevsim arkadaşına gözlerini bayıp, direksiyona geçmesine izin verdi ve birlikte yola koyuldular....
"Abin'in burada olacağından haberim yoktu. Barışmışsınız?" dedi Mevsim topraklı yolda ilerledikleri bir zaman diliminde.
Cemre sakinlikle omuzlarını silkti. "Yaralandığını öğrendiğimde kendimden geçecektim Mevsim. Kendimi boynunda buldum."
"Olması gereken olmuş zaten. Burada dur."
Cemre arabayı durdurup camını araladı. O sırada Mevsim sigarasını çıkarıp yaktığında Cemre de bir tane sigarayı dudaklarına götürüp yaktı ve içine bir miktar duman çekti. Tasdiklemiyordu bunu ama maalesef kendisini çok rahatlatıyordu.
"Kızlar günü yapmamızın zamanı geldi sanki." dedikten sonra arkadaşına döndü. Mevsim gülümsedi.
"Geçiyor bile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ASKER!
Romantizmİki genç beden soğuk dağların arasında ki karakolun bahçesinde titremelerine rağmen pes edecek gibi görünmüyordu. Kız ağzından buharlar çıkararak karşısında, en az çevresini saran kayalar, dağlar kadar sert ve dik duran adama baktı, gözlerinin içine...