Cemre hiçbir şey düşünmeden yanına aldığı Sinan'la birlikte sessizce yürüyorlardı. Mağaranın üstünde dikilen adamı gördüler. Cemre elleriyle adamı gösterdi sonra da Pars'a ''Gidip adamın boğazını kesiyorsun.'' Emrini verdi elleriyle. Sinan başını hızlıca salladı ve silahını omuzuna asıp bıçağını kabzasından çıkardı. Adamın boynuna sarılıp onu hızlıca etkisiz hale getirdiğinde Cemre derin bir nefes verdi.
Fırat ve grubu çoktan 3 tanesini indirmişti. Ama mağaradan hızlıca çıkan o şerefsiz Aso'yu ve o kadını gördüğünde geldiklerini bilmelerini çok geçmeden anladı Fırat. Çiğdem... Buradaki Çido hızlı adımlarla etrafı kolaçan ede ede ilerliyordu. Fırat damarlarında gezen nefretten başka bir şey hissetmedi. O anda silahını hedefledi kadına. Ateş ettiğinde koşmaya başlayan Çido'yu ıskaladı kurşun.
''Sikeyim.'' Diye mırıldandı kendi kendine.
Umursamadı ve silahlı çatışma da alenen başlamış oldu.
Çiğdem kurşunların sesini duymasıyla ''Roketi ateşleyin.'' Emri verdi. Çoktan uzaklaşmaya başlamıştı. Belirli bir güvenli alana geldiğini düşündüğünde bacağını bir kayanın üzerine attı ve izlemeye başladı zevkle.
Roket hızla mağarayı bulduğunda yanan ateşin gözlerinde dans etmesine izin verdi.
Cemre atılan roketle olduğu yerde dondu. Abisi... Abisi o mağaradaydı. Mevsim oradaydı. Oraya ne olmuştu? Büyük bir gümbürtüyle yerle bir olan mağaradan korunmak için kendini yere atmamıştı bile. Gözleri kocaman kocaman açılmış kulağının uğultusuyla birlikte mağaranın alevlere teslim olmasını izledi.
''Abi?'' diye fısıltıyla mırıldandı kendi kendine. Buğulanan gözlerinden akan yaşları hissediyor hızla yerine gelen bir yenisi tekrar gözlerinin görüşünü bulanıklaştırıyordu.
Bir adım öne attığında on santim yanından geçen kurşunun farkında değildi. Sadece o alevlere kilitlenmişti.
''Abi?'' dedi daha yüksek bir sesle. Sonra içinde ne var yoksa haykırdı. ''Abiiiiiii.'' Mağaraya koşacağı sırada gözlerine o parlaklık ilişti. Kayaların arkasından ona bakan o kadını gördü. Dişlerini sıktı. Yüzü, damarlarında akan kanı dondu Cemre'nin. Daralan nefesi gittikçe hızlanmaya başladı. Atan kalbi, kan pompalamaya değil; adrenalin, öfke, nefret, kin, intikam pompalamaya başlamıştı.
Silahını kavrayan elleri çözüldü ve çözüldükten bir dakika sonra tekrar ama daha fazla kavradı kabzayı ve hızlı adımlarla koşarak oraya doğru gitmeye başladı.
Mevsim kadının bu kadar aptal olabileceğini düşünmemişti. Onlar dünya kadar eğitimden geçiyorlardı. Nasıl olur da ellerinde ki bu ipi çözemeyeceklerini düşünmüştü? Çido orosbusu mağaradan çıkar çıkmaz ayaklandı. Bulut komutan da zaten elinde ki ipi çözmüştü.
Mevsim kalkar kalmaz ilk önce tüpü kapattı. Düzeneği incelemeye başladı. Bu sırada zaten dışarıda ki çatışma sesleri devam ediyordu. Bu yüzden elini daha çabuk tuttu. Her an bir asker buraya gelip düzeneği patlatabilirdi. Bu hepsinin sonu olurdu.
Düzeneğin yarısı toprağın altına gömülüydü. Toprağı kazmak ona hem zaman kaybettirecekti hem de yaptığı her hangi yanlış bir hareket düzeneği patlatabilirdi. Oysa ki onun yaşaması ve ona dik dik bakan şu adamdan hesap sorması gerekiyordu.
O yüzden bomba düzeneğini ikinci sıraya aldı.
Ama Bulut Komutan ondan önce silah düzeneğinin başına oturmuş hallediyordu. El bombasını ipe yaklaştırıp ilk önce ipin gerginliğini azalttı. İpi bıçak yardımıyla kestikten sonra el bombasını uzaklaştırdı ve tetiği gerilmiş silaha yöneldi. Ama zaten ipi kestiği için tetikteki ipinde gerginliği azalmıştı. Kurşunu namluya sürülen silahı güvene aldı ve Mevsime baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ASKER!
Romansİki genç beden soğuk dağların arasında ki karakolun bahçesinde titremelerine rağmen pes edecek gibi görünmüyordu. Kız ağzından buharlar çıkararak karşısında, en az çevresini saran kayalar, dağlar kadar sert ve dik duran adama baktı, gözlerinin içine...