Araba patika yolda sürekli sağa sola yalpalayıp ilerlerken Cemre dimdik oturmuş ve gözlerini kapatmıştı. Midesi artık uzun zamandır edindiği tecrübelerden dolayı bulanmıyordu ancak uykusuzluğun verdiği halsizlik ve operasyon heyecanı kafasını karıştırıyordu. Uzun zamandır böyle büyük çaplı bir operasyona çıkmamışlardı. Kanı damarlarında kaynıyor silahını tutan eli iyice sıkılaşıyordu. Belki de bugün Çido ile karşılaşacaklardı. Belki de bugün o kahpe kadının ciğerlerini kanla dolduracağı gündü. Bugün ne olursa olsun güzel bir gündü.
Temiz havayı içine çekerken gözlerini araladı. Şafak sökmek üzereydi. Sabaha kadar Mevsim ile silah temizlerken demlik demlik çay içmişlerdi. Cemre gecenin verdiği sinir ile sürekli konuşmuş ancak Mevsim ona kısa kısa cevaplar vermişti. Arkadaşının bir sıkıntısı olduğunu anlamıştı ama şimdilik üzerine gitmiyordu. Zaten sonra da sessizce çalan türkülere dalmışlar vakit gelince de hazırlıklar için ayaklanmışlardı. Birazdan gidecekleri yere varmış olacaklardı. Askerlerine baktı. Kendi aralarında konuşup gülüşüyorlardı. Tekrar önüne döndüğü sırada askeri kamyon da yavaşça durmuştu zaten. Cemre ayaklanıp arabanın demirine asıldı ve kendisini arabadan sarkıttı.
Baktığında birçok askeri araç hem geliyor hem de gidiyordu. Kendileri gibi yeni gelmişe benzeyen birkaç birlik mevzii alıyordu. Kendisi de aracın yanına vurup bağırdı. ''Hızlı inip mevzii alıyoruz hadi inin çabuk.'' Derken o da kamyondan atlayıp sertçe yere kondu. Abisi, Fırat, Mevsim ve Kemal komutanlar zaten çoktan inmişti. Bulut başıyla askerleri gösterince Cemre de başını sallamış ve askerlerini kontrol etmeye gitmişti.
Çavuş yanına geldiğinde emirlerini sıraladı hemen. ''İki kişi aracın başında beklesin şimdilik. Üç kişiyi şurada ki boşluğa yerleştir. İki kişi de şuraya geçsin. Sen ve Muzo'da şurada ki açıklığa geçin. Emir komuta sende şimdilik. Herhangi bir durumda da önceliğin Kemalettin Albayda olduğunu unutmuyorsunuz.'' Dedi.
Pars dikkatle dinlediği komutanına sözünü bitirince tekmil verip arkadaşlarının yanına gitti hemen. Cemre de diğerlerini görmek için etrafına bakındı ve harekat çadırında olduklarını görünce onlara doğru yürümeye başladı.
Karşısından ona doğru gelen arkadaşı Mustafa'yı görünce yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Mustafa onunla aynı rütbeye sahipti ve yıllardır da tanışıyorlardı. Mustafa hafif sarışın ve yeşil gözlü yakışıklı bir adamdı. Cemreye de her zaman çok kibar ve samimi davranırdı.
''Mustafa? Bu ne hoş sürpriz?'' dedi gözlerini kinaye ile devirirken. Sürekli böyle tehlikeli ve büyük operasyonlarda karşılaşırlardı.
''Nedense bana hiç sürpriz olmadı.'' Dedi Mustafa da gülümseyerek gelip Cemreye sarıldı. ''Nasılsın?'' dedi Cemre ondan uzaklaşırken. ''İyiyiz be maviş ne olsun. Buradayız işte. Senden naber?'' dedi o da. ''İyi işte buradayız.'' Dedi omuzlarını silkerken Cemre de.
Uzaktan harekat çadırından onların birbirlerine doğru yaklaştığını gören Fırat dikkat kesilip izlemeye başladıktan otuz saniye sonra onların sarıldığını görünce istemsizce dişlerini birbirine bastırdı. Bu ne samimiyetti böyle? Bu kadın neden bu kadar rahattı? Mustafa'yı tanırdı. İyi bir çocuktu ancak bu Cemre'ye böyle sarılmasını gerektirmezdi. Kadının yüzüne yayılan gülümsemeyi de gördüğünde bu sefer sıkılan yerleri yumrukları olmuştu. Biraz sonra ikisi de bu tarafa yönelip yürümeye başlayınca bakışlarını üstlerinden çekmedi.
Cemre ve Mustafa hem konuşup hem gülüşerek çadıra gelirlerken Cemre üzerinde ki bakışları hissetti ve kafasını otomatik olarak kaldırdı. Gözleri bir süre etrafı izlerken Fıratla göz göze gelmesiyle bakışlarını adamın üzerinden durdurdu. Kaşlarını çatıp gözlerini kısarken Fırat kıpkırmızı olmuş yüzüyle hala kadını izliyordu. Cemre ne var dercesine başını sallayınca Fırat hiçbir şey demeden önünde ki haritaya döndü. Kadına ne yapacağını çok iyi biliyordu. Biraz önce gruplanmış özel timde ikisinin eşleştiğini görmüştü. Bu demekti ki ikisi baş başa olacaktı. Sıkılı dişleri gevşedi. Omuzları çözüldü. Hayalinde ki Fırat tatlı bir şekilde sırıtıp kaşlarını kaldırıp indirdi ve en sonunda göz kırptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ASKER!
Romanceİki genç beden soğuk dağların arasında ki karakolun bahçesinde titremelerine rağmen pes edecek gibi görünmüyordu. Kız ağzından buharlar çıkararak karşısında, en az çevresini saran kayalar, dağlar kadar sert ve dik duran adama baktı, gözlerinin içine...