ŞARKIMIZI DİNLEMEYİ UNUTMAYIN.
TÜM ŞEHİTLERİMİZİN MEKANI CENNET OLSUN.ALLAH AİLELERİNE SABIR,VATANIMIZA DA HUZUR DOLU GÜNLER NASİP EYLESİN.
FIRAT DAĞTEKİN-GÖKKARA KARAKOLU
Ortamda ki bu gerginlik ve sinir bozucu hüzün kafayı yememe neden olacaktı. İçimizden çıkan ilk hain değillerdi onlar. Buraya geleli bir hafta olmuştu ve herkesin yüzünden düşen resmen milyon parçaydı. Buraya geliş sebebimi hiç sorgulamamıştım. Her zaman ki gibi bana verilen görevi yerine getirmek için gelmiş ve tabi ki sorguya gerek duymamıştım.
Ama tabi ki ister istemez buraya geldiğim de neden burada olduğumu anlamış oldum. Karakolun iki tane rütbeli komutanı kaçmış, dağa çıkmışlardı. Bu komutanların ikisinin de kadın olması dışında belki de tek ilginç özellikleri burada koşulsuz, şartsız dağa kaçmış olmalarına rağmen ölesiye sevilmeleriydi. Neden bu kadar sevildikleri konusunda bir bilgim yoktu ama çokta umurumda değillerdi. Sonuçta aramızdan çıkan ilk hain olmamışlardı. Benim için öyleydi elbette ama sanırım karakoldakilerin bu duruma katlanabilmeleri sandığım kadar kolay olmayacaktı. Dağ başında konuşacak bir Allah'ın kulu yoktu. Ama merak etmeden de edemiyordum. Bu kadar neden seviliyorlardı?
Başında bulunduğum Bulut timi şimdi içtima yaparken çavuşu çağırdım.
''Pars, istirahat ver koçum. On dakika sonra da herkesi merdivenlere topla.''
''Emredersiniz komutanım.''
Pars komutanından aldığı emri arkadaşlarına götürdü. ''Beyler istirahat, on dakika sonra da toplanın.''
''Hayırdır çavuş, operasyona hazırlık falan mı?'' Ferhan bunu sorarken bir yandan da komutanlarının kaçtığı dağlara bakıyordu. Şimdi onlar komutanlarını mı avlayacaklardı o dağlarda?
''Bilmiyorum abi, komutan toplanın dedi işte. Öğreniriz.''
''Cemre ve Ceren komutandan bir haber var mı?'' Cesur o anda onları her zaman gülümseyerek izleyen mavi gözlü komutanlarını hayal etmeden duramadı. Cemre komutan onlara hiç kızamaz, kızdığı zaman da ağızlarına sıçardı genelde.
Bulut timi arkadaşlarının bu sorusuyla zaten tarumar olan morallerini iyice parçaladılar. Cesurun işi daha zordu. Aptal arkadaşları komutanlarına aşık olmuştu. Cemre komutan bunu fark etmesine rağmen asla Cesuru dışlamamış ama aralarında ki komutan-asker ilişkisini de hiç bozmamıştı.
Zaten Cemre komutana aşık olmamak elde değildi ki. Güler yüzüyle, tatlı diliyle, iyilik dolu kalbiyle bir insanın kalbini çalması sadece on dakikaya bakardı.
Cesurun sorusunu timin komutan istihbaratçısı Muzaffer yani kısaca Muzo yanıtladı. ''Yok abi. Komutanlardan bu konuyla ilgili çıt yok. Olsa mutlaka duyarım yani.'' Dedi suratını asıp. Muzo komutanlara çay, kahve servisi yapar komutanlarda tabi ne olursa olsun bir şekilde Muzo' ya laf verirlerdi. Eğer şu timde Muzo bilmiyorsa kimsede bir şey bilemezdi.
Fırat ellerini arkasına atmış, umutsuzlukla dağları izleyen karakol istihbaratçısı Mevsim Komutanı izledi. Kadın güzeldi. Hatta çok güzel. O da diğerleri gibi kaçan komutanlarının yasını tutuyor gibiydi. Bu manzarayı görmek adamı daha da delirtti ve yeni yeni toplanmaya başlayan timin yanına hızlı hızlı yürüdü ve aralarına oturdu.
''Muzo kalk herkese çay getir.''
Muzo bir kez daha adının karakolda 'Çaycı' olarak çıkmasından nefret ederek tekmil verip homurdana homurdana içeri girdi. Bu yeni gelen komutanın henüz türünü, cinsini bilmiyorlardı. Adam belli ki sağlam bir şeydi çünkü emir verirken boğazından gelen sesi, vücudunun yapısı ve insanı yerine sindiren o kurşun bakışları insanı biraz ürkütüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ASKER!
Romanceİki genç beden soğuk dağların arasında ki karakolun bahçesinde titremelerine rağmen pes edecek gibi görünmüyordu. Kız ağzından buharlar çıkararak karşısında, en az çevresini saran kayalar, dağlar kadar sert ve dik duran adama baktı, gözlerinin içine...