Playlist: Niran Ünsal-Neyleyim?
(Bölümü yeri geldiğinde müziğiyle birlikte okumanız Acar tarafından şiddetle tavsiye edilmektedir)
Cemre gerinerek yerinden kalktı. Esnemek onu daha fazla yoruyordu karar verdi. Saatine baktı. Kahvaltıya zamanı vardı. Bugün çarşı izinindelerdi ve onu kimse şehirdeki sıcacık omletinden mahrum bırakamazdı. Kalkıp elini yüzünü yıkadı ve sivillerini üzerine çekti.
Siyah bir kot, siyah boğazlı bir bluz ve üzerine giyindiği gri kapüşonlusuyla, botlarını da çektikten sonra hazırdı. Karakolda sürekli bağladığı saçlarının omuzlarına dökülmesine izin verdi. Ne olur ne olmaz belki bugün biri beni alır diye de gözüne rimelini sürmeyi unutmadı. Hayır, kesinlikle evlenmeye meraklı biri değildi. Ama annesi evde kaldığıyla ilgili başının etini yiyordu. Zorla mıydı yani evlenmek istemiyorsa? 27 yaşındaydı. Yaşı o kadar da büyük sayılmazdı.
Bugünün güzel geçmesini umarak son olarak silahını beline yerleştirdi ve odasından dışarı çıktı. Oda da Ceren o ve Mevsim kalıyorlardı. Şimdi Ceren ölmüş, Mevsimden de uzun zamandır haber yoktu. Şevval komutan da yan oda da kalıyordu. Kadın Ceren'in yerine kurulmak istemeyince Cemre'de büyük bir rahatlamayla kabul etmişti.
Hayır, bu Şevval komutanın kötü biri olduğu anlamına gelmiyordu. Tam tersi şeker gibi bir insandı ama Cemre henüz o yatakta yeni birini görmeye dayanabilecek konumda değildi.
Dışarıya çıkacakken Acar'ı görünce gülümsedi ve seslendi.
''Lan Acar. Kap gel iki çay.''
Acar gözlerini devirdi ve ''Size de günaydın komutanım.'' diye homurdandı. Cemre şaşırsa da gülmeden edememişti. Gittikçe kaba birine dönmüştü.
''Sen al gel şu çayları da biz seninle selamlaşırız.'' Acar mecburen tekmil verip çıkınca o da dışarı çıktı ve sabah soğuğuna inat ışıldayan güneşe gözlerini yumup gülümsedi. Biraz sonra Acar elinde iki çayla gelince ona başıyla işaret edip Batı mevziine doğru yürümeye başladılar. Orası tüm askerlerine ve ona otururken huzur veren bir yerdi. Nedenini kimse bilmiyordu ama öyleydi.
''Olum sen yokluğumda iyice karı gibi mızmızlanır olmuşsun lan.'' Cemre oturduğu kayaya Acar'ın da oturması için işaret verdi.
''Şirzat yüz vermiyor komutanım ondan.'' diye sırıttı Acarda.
''Şirzat'ın yerinde olsam seni çoktan öldürmüştüm biliyorsun değil mi?'' dedi Cemre de sırıtmasını engellemeden.
''Öldürmüyor ama valla günlük domaltıyor komutanım.''
''Höst ulan ayı. Doğru konuş yemin ederim kitlerim sana nöbeti çarşı iznini rüyanda görürsün.''
Acar hemen ayaklandı ve tekmil verip ''Emredersiniz komutanım.'' diye bağırdı.
Acar'ın tekmilini yeni bahçeye çıkan Fıratla Bulutta duyunca bakışları o tarafı buldu. Acarın bağırmasına bakılırsa Cemre haşlamış olmalıydı. Ama bir kaç saniye sonra Acar sırıtarak tekrar Cemre'nin yanına oturdu.
''Seninki erkenci.'' diye mırıldandı Fırat. Kadının sivilleri çekmesine bakılırsa o da çarşıya inecekti.
''Ulan kızmayayım diyorum ama bu samimiyet, bu yakınlık nereden geliyor bu askerlerle? Sikicem artık yeminle ya.''
''Ulan gerzek, biz çok mu farklıydık askerlerle. Arkadaş gibi değil miydik olum? Niye kıza kızıyorsun?'' diye mırıldandı Fıratta ama o da en az Bulut kadar rahatsızdı bu durumdan. Sanki kendine neydiyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ASKER!
Romanceİki genç beden soğuk dağların arasında ki karakolun bahçesinde titremelerine rağmen pes edecek gibi görünmüyordu. Kız ağzından buharlar çıkararak karşısında, en az çevresini saran kayalar, dağlar kadar sert ve dik duran adama baktı, gözlerinin içine...