❦17-''Evim,Dilim,Şehir''❦

6.3K 310 31
                                    


Hiç bu kadar koştuğunu hatırlamıyordu Cemre. Nefes nefese kalmış yanında onun gibi koşan can arkadaşı Cerenle dağ aşağı koşuyorlardı. Arkalarında ki şerefsizler bir yandan sıkıyor bir yandan da onları yakalamaya çalışıyorlardı.

Sonra kurşunun bir deriyi parçalama sesini duydu önce. Ondan sonra Cerenden gelen hırlama gibi bir ses. Anlamıştı Cemre, Ceren'in vurulduğunu. Kalbine inen ağrı nefesini kesiyor, panik bedenini sarmaya başlıyordu. Ceren dolu dolu gözlerle arkadaşına döndüğünde Cemre başını sallıyordu.

''Ölme...''

''Ceren duydun mu beni ölme.''

Sonra Cemre'nin gözünün önünde ki görüntü bir anda değişmişti. Gözlerini etrafta gezdirdiğinde Ceren'in tabutunu ve ona kocaman sırıtışıyla bakan fotoğrafını görmüştü. Şehit yazıyordu çerçevenin altında.

''Hayır...'' dedi göğsünden adeta hırlayarak söylemişti bunu. ''Hayır ölmeyecektin.''

Mevsim uykusunda sayıklayan arkadaşının sesini zorda olsa duymuş ve ranzasından atlayıp yanına gitmişti. Cemre ter içinde kalmıştı. Rüya da olduğu belliydi. Sayıkladığı isimden de ne gördüğünü az çok tahmin edebiliyordu.

''Cemre uyan güzelim.'' Diye sarstı yavaşça. Ama kadının sayıklama sesleri yükseliyor adeta bir çığlık kıvamına geliyordu.

''Cemre uyan.'' Diye bağırdı o da, oda da.

Cemre çığlıklarının arasında tanıdık sesi duyup gözlerini araladı ve yastığından fırladı. Nefes nefese kalmış nerede olduğunu idrak etmeye çalıştığı boş gözlerle etrafına bakınıyordu. Mevsim gözleri dolu bir şekilde arkadaşını sakinleştirmeye çalıştı.

''Geçti güzelim, geçti. Buradasın.''

Cemre hıçkırıklarını koyverdi. ''Mevsimmmm. O... O burada değil.'' Derken arkadaşının boynuna kollarını dolayıp ağlamaya başladı.

Çığlıkları yan odadan duyup aynı anda uyanan Fırat ve Bulut terliklerini bile giyinmeden yataktan fırlayıp odadan çıktılar. Cemrelerin odalarının önüne geldiklerinde hıçkırık seslerini duyduklarında ikisi de kapıda kalakaldı.

Mırıldanmaları duyuyorlardı.

''Hep aynı rüya Mevsim. Onu kurtaramıyorum. Kurtaramadım.''

Fırat kadının içli sesini duyduğunda yüreğine konan ateşin nedenini anlamadı. Kadın o kadar derin bir üzüntüyle söylüyordu ki acısını bu kadar hissedebileceğine şaşırıyordu. Bir şey yapamamak, çaresizlik, üstelik tüm bunların nedeninin eski nişanlısı olduğunu bilmek onu daha da mahvediyordu.

Bulut ise kardeşinin hıçkırık seslerini duyuyor ve o kapıdan bir adım daha atmaya cesaret edemiyordu. İçeri girip ne diyeceğini bilmiyordu. Kardeşi bu psikoloji altında ters bir şey söyleyecek olsa altından kalkamazdı.

Biraz daha kapıyı dinlediler. Mevsim'in Cemre'yi nasıl sakinleştirdiğini, nasıl arkadaşına destek olduğunu duydular. Kadının yumuşak ve yatıştırıcı bir sesi vardı. Cemre birkaç dakikaya kalmadan sakinleşmişti. Bulut ağlama seslerinin kesildiğini duyunca Fırat'ın koluna vurmuş ve onunla birlikte dışarı çıkmışlardı.

''Ceren'i ömrü boyunca atlatamayacağını düşünüyorum.'' Dedi Bulut ümitsiz bir sesle yürümeye devam etmiş ve sigara yakmıştı.

Fırat bir süre düşündü. Kadın şu anda kapalıydı. Onunla konuşmak bir çare olmayacaktı. Kendini sürekli çatışmaya atmak istiyordu.

''Onun içinin soğumasının tek çaresi, Çiğdem'i elleriyle öldürmesi. Cemre'nin gözlerinde ki o bakışları gördüm Bulut. Bordo'dan çıkmadan önceki halimize benziyor. Şu anda çok kapalı ve ulaşılmaz bir halde.'' Dedi o da sigarasından bir duman çekerken.

SEV ASKER!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin