İnanamıyordu. Abisinin tüm geçen zamanlardan sonra kendisine tokat atmasına inanmıyordu. Ne diyeceğini, ne yapacağını bilemeden kendini yollara atmış hızlı adımlarla gözlerinden akan yaşları silerek yürüyordu.
Abisini öyle çok seviyordu ki, kendisine böyle davranması tokatından daha çok acıtıyordu canını. Durduramıyordu kendini. Ters cevaplar vermekten, affetmekten, abisine sığınmaktan ölesiye korkuyordu ve bunun üstesinden abisi olmadan gelemeyeceğini de biliyordu. Birisi ona kucak açmadan o adım atamazdı ki. Oysa abisi ona adım atmaktan çok ondan uzaklaşmaya çalışıyordu.
Eliyle gözünden akan yaşları bir daha silerken fark edebildi ancak yanında başka birinin daha yürüdüğünü.Fırat birkaç dakikadır genç kadının yanında sessizce yürüyordu. Gecenin sessizliğini kızın burnunu çekme sesleri doldururken kendisinin farkında olmadığını anlaması uzun sürmemişti. Komutanlarını koruyan askerleri ilk görüşü değildi tabiki ama askerlerinin öne atılma şekilleri bile ne kadar Cemreyi sevdiklerini anlatmaya yeterdi. Ne yapacağını ilk önce Fırat'ta bilememişti ama askerlerinin komutanlarının üzerine atladıklarını fark eder etmez ayırmaya çalışmıştı. Bulut bu yaptığını iyi yapmamıştı. Üstelik Fırat bile Cemreye tokat atmasına farkında olmadan deli gibi kızmıştı. Bu kadının sürekli gülmeye ihtiyacı varken ağlaması sinir bozucuydu.
Şimdi kadın yaşlarla parlayan mavi gözlerini sinirle üzerine dikmişken gerildiğini hissetti. Elini ensesine atıp garip garip kadına baktı.
"İyi misiniz komutanım?" dedi.
Cemre sinirli olmasa adamın bu şapşal haline neredeyse kahkahalarla gülecekti ama öfkeliydi ve adamın neden peşinden geldiğini merak ediyordu.
Sorusunu duymazdan gelerek sinirle soludu.
"Neden peşimden geldiniz? Size böyle bir emir mi verdim ben?" Fırat kadının sinirle kendisine solumasını şaşkınlıkla bakarak karşıladı. Şimdi tüm sinirini kendisinden çıkaracağı aşikardı.
"Emri Bulut Komutan verdi. Bana kızmanızın lüzumu yok." Cemre gözlerini sinirle yumdu. "Onun verdiği emire ben..." Fırat merakla kadının edeceği küfürü bekledi. Nedense şaşkınken biran da eğlenmeye başlamıştı.
Cemre adama baştan sona baktı tekrar. Bu eğlence düşkünü, terbiyesiz ve hadsiz adamla dağ başında tek başına yürümek istemiyordu ama mecburdu yapacak bir şey yoktu. Derin bir nefes aldı ve önüne dönüp yürümeye başladı tekrar.
Bir kaç saniyeye kalmadan diğer ayak sesi de hızla duyuldu. Fırat kadın döner dönmez yüzünde oluşan gülümsemeyi saklamadı. Kadının bir kaç santim arkasında yürürken gözünü bacaklarından, saçlarından ve özellikle de poposundan çekmeye çalıştı. Tamam karanlık falandı ama sonuçta dip dibe gidiyorlardı.
''Abimle nereden arkadaşsınız?''
Kadının birden bire bu sorusu onu şaşırtmıştı. Şimdi bu sorunun cevabını düşünme vaktiydi. Eğer Cemre Fırat'ı tanırsa bir şekilde kendisinden nefret edeceğini hissediyordu. Aslında umurunda olmaması gereken bir detay onu içten içten yiyip bitirecek gibiydi. Rahatsız hissediyordu. Evet, kadınla atışıyordu ama Cemre'nin şu anda kendisinden nefret ettiğini düşünmüyordu. Şimdilik ona tüm gerçekleri anlatmayacaktı. Hayır bu yalan değildi.
''Abinle aslında kavga ederek tanıştık. Tesadüf sonucu.'' Yalan değildi. Şöyle ki yatılı okulda kendilerinin üstleri Ahmet'i sıkıştırmışlardı. Bulut'ta Fırat'ta olayı sonradan görmüş ikisi de Ahmet'i korumak için atılmışlardı. Bulut'ta Fırat'ta birbirlerini uzaktan tanıyorlardı sadece selam sabahtı. Ama Ahmet ikisini de tanımıyor içine kapanık bir şekilde okulda geziyordu. Velhasıl kelam ikisi de Ahmet'i korumak için atılmışlar üçü de üstleriyle esaslı bir kavga edip bir ay çarşı izinleri olmaksızın cezalandırılmışlardı. Ogün bugün de Ahmet ölene kadar ayrılmamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ASKER!
Romanceİki genç beden soğuk dağların arasında ki karakolun bahçesinde titremelerine rağmen pes edecek gibi görünmüyordu. Kız ağzından buharlar çıkararak karşısında, en az çevresini saran kayalar, dağlar kadar sert ve dik duran adama baktı, gözlerinin içine...