Not: Diğer bölüme 20 yorum sınırı vardır. .
Yeniden başlamak... Nefes almanın tadını çıkarmak. Bir kalbe konuk olmanın verdiği huzur. Hayattaki amacını yeniden bulmak. En önemlisi sevmek ve sevilmek. Kadın adamın göğsünde ağlamaya devam ederken aslında bu ağlamanın yarısından çoğunu korkularının yanında rahatlama duygusuyla geliştiğini biliyordu. Adamın göğsü evi gibi hissettiriyordu. Özgür, korunaklı, güvenli, iç açıcı. Her bir nefesinde yaşamın anlamını tekrar bulduğunu hissediyordu. Yağmurun altında bu koku eşliğinde öpüştükten sonra ağlamak ona nedense çok huzurlu hissettirmişti. Unutmuştu bir kadın olmanın güzelliğini. Unutmuştu naz yapmayı, bir sevgili ile nasıl cilveleşeceğini. Unutmuştu tüm bu şeyleri. Onun hatırladığı hep sert, ayakta, dik, tavizsiz, çınar gibi olmak zorundalığıydı. Köklü, sarsılmaz... Yavaş yavaş sustuğunda ve adamın göğsünden kafasını kaldırdığında ağladığının aksine gülümsüyordu dudakları. Adam o çekilince saçlarını okşayan ellerini indirdi ama sadece beline kadar. Göz göze geldiler tekrar. Cemre ne kadar gülümsüyorsa Fırat o kadar ciddi görünüyordu. Sağ eliyle Cemrenin yüzüne yapışan saçları çekti yüzünden. Sevmeye başladı kadının yüzünü.
''Bitti mi?'' diye mırıldandı Fırat. Cemre gülümseyerek kafasını salladı yine. ''İyi misin?'' diye sordu bu seferde. ''Daha iyiyim. Artık...'' dedi ve gülümsemesini büyüttü. ''Sen iyi misin?'' diye sordu tatlı bir sesle. Cemre tüm duygularının bu kadar çabuk açığa çıkmış olmasına şaşkın olsa da kendine ve duygularına gem vuramıyordu. ''Korkuyorum demiştin ya hani? Şimdi ben senden daha fazla korkuyorum menekşe kokulu...'' diye mırıldanırken kadının omuzuna doğru eğildi. Burnu kadının saçlarında gezinmeye başlayınca onu daha çok çekti kendine. Cemrenin saçlarını kokluyordu sanki ortadan kaybolacak gibi. ''Neden?'' diye sordu Cemre gözlerini yumup anın tadını çıkarıyordu. Elleri adamın kollarını tutuyordu. O kadar kalın kolları vardı ki Cemrenin elleri kolunun yarısını bile sarmıyordu.
''Şimdi de ben bir rüyada olduğumu hissediyorum... Sanki uyanacağım ve sen bana yine nefret dolu gözlerle bakacaksın...'' adam tam olarak bunları düşünüyordu. Sanki hastaneden daha çıkmamış ve hala baygın bir şekilde yatağında yatıyordu, uyanmamıştı. ''Ama rüyaysa bile uyanmak istemiyorum.'' Diye ekledi sonrada.
Cemre adamın düşüncelerine hak verdi. O bile şu an ne yaptığını bilmiyordu. Bilmekte istemiyordu zaten. ''Ne olduğunu, ne olacağını bilmiyorum Fırat. Tek istediğim nefes almak. Güzel olan şeyleri hissetmek.'' Diye mırıldandığında gözleri hala kapalıydı. Adamın burnu şimdi Cemrenin yanaklarında geziyordu. Cemre de yüzünü Fırat'ın kirli sakalı çıkmış çenesine sürtüyordu. Bir teni teninde hissetmeyeli ne kadar da uzun süre olmuştu böyle?
''Ne güzellik varsa sana hepsini vereceğim menekşe kokulum... Hepsini.'' Diye cevap verdiğinde Cemre adamdan biraz geri çekildi. Gözlerine baktı. ''Üzme beni... üzülecek yerim kalmadı. Sev beni. Beni sadece sev yeter.'' Dedi içinden gelen en masum tarafıyla. Fırat tekrar elini kadının saçlarına attı. Tekrar sevdi onları. Bir kadının saçlarını sevmenin, memelerini sevmekten daha fazla zevk verebileceğini düşünemezdi. ''Seni öyle bir seveceğim ki Cemre. Sen bile şaşıracaksın...'' dediğinde Cemre tekrar gülümsedi. Fırat'ın gözleri gökyüzünü buldu. ''Yağan yağmur, akan gözyaşın, gülümsemen, Allah şahidim olsun seni çok seveceğim. Ama daha fazla ıslanırsak buna devam edemeyeceğim. Arabaya bin. Ben sürerim.'' Dediğinde Cemre başını salladı hızlıca. Adamın yemininde kalmıştı aklı. Yine de dediğini yaptı ve arabanın önünden yolcu koltuğuna yürümeye başladı. Tam arabanın önünde adam çoktan sürücü koltuğuna yerleşmişken başını kaldırdı göğe. Yumdu gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ASKER!
Roman d'amourİki genç beden soğuk dağların arasında ki karakolun bahçesinde titremelerine rağmen pes edecek gibi görünmüyordu. Kız ağzından buharlar çıkararak karşısında, en az çevresini saran kayalar, dağlar kadar sert ve dik duran adama baktı, gözlerinin içine...