"Bütün gün yanımda mı dolaşacaksın?"
"Ve seni koruyacağım."
"Peki neden?"
Genç adam, mavi gözlerini Derya'ya çevirdi ve ona güven veren bir ifadeyle gülümsedi. "Çünkü görevim bu..."
Derya, hiçbir tuhaf içeceğe dokunamasa da lokantada kaza yaptığını kabullenene dek oturdular ve sonra dışarıya çıktılar. Burada gün hiç bitmeyecek gibi aydın görünüyordu.
Derya, başından beri içinden gelen bir merakla birlikte Japon gülleriyle donatılmış o beyaz eve gitmek istedi. Geriden masallardaki gizemli kuleleri andıran o evin yanına gelince de köy evleri kadar masum ve normal bir sıcaklıkta kucak açmıştı. Derya, sanki yorgun bir günün ardından evine dönmüş gibi hissetti... Ne evin içinde ne de dışında merak edilecek pek de bir şey yoktu. Ama evin hiç kirlenmemiş pak beyazlığıyla birlikte, penceresindeki kan kırmızısı Japon gülleri o denli uyumluydu ki insan bakmaya doyamıyordu. Japon Gülü'nün en sade, en güzel, aynı zamanda da en haşmetli evi gibi görünüyordu.
Derya'ya neden böyle hissettirdiğini bilmiyordu, ama öyle bir şeydi ki... Sanki annesi pencereyi açıp da ona marmelatların hazır olduğunu söyleyecek ve tadına bakması için onu çağıracaktı. Daha sonra da ona marmelatından sıcak bir turta yapacaktı. Portakallı marmelatlar...
"Oldukça sakin bir soğuk değil mi?" diye sordu Ercan.
Derya ayıldı. "Geldiğim dünyayı bana hatırlattı." dedi ve Ercan'a dönüp "Bu güllere kim bakıyor?" diye sordu.
Ercan "Hiç kimse..." dedi.
"Emin misin?"
"Evet, onlar hep buradalar ve hep bu kadar parlaklar... Kimse onlara bakmıyor ya da sulamıyor."
"İlginç..."
"Japon Gülü'nde bu hiç de tuhaf değil bahçıvan... Hadi gidelim. Buralarda anlamadığım soğuk bir şey beni rahatsız ediyor."
"Oldukça sakin demiştin..."
"Ürpertici olan da bu ya... Japon Gülü'nde hiç bir yer bu kadar sakin değildir, olmamalı..."
"Ama bana huzurlu hissettiriyor..."
Evin etrafına göz gezdiren Derya, taş döşemeli bahçede biraz dolandı ve evin solunda oraya hiç de yakışmayan bir duvarın olduğunu fark etti. Normal dünyadaki o normal sokak aralarının kirli ve de yıkık terk edilmiş duvarlarına benziyordu. Ama Japon Gülü'nde bir yama gibi de görünüyordu. Siyah bir yama gibi...
Derya, biraz daha yaklaştığında pis bir kokunun burnuna çalındığını hissetti. Yüzünü buruşturdu ve bir adım daha attı, ama o anda Ercan önüne geçti.
"Burası Japon Gülü'nde gelebileceğin en son yer. İnan bana, bunu görmek istemezsin."
Derya duvara baktı ve sonra tekrar oldukça ciddileşen Ercan'a baktı. "Orada ne var?"
"Ürpertici bir soğukluk, çöplük, böcek, kan ve belki biraz da katil... Yeterince açıklayıcı oldu mu?"
"Böyle bir şeyin beynimde ne işi var?"
Ercan, ilgisini çeken bir konudan bahsediliyormuş gibi kaşlarını kaldırdı ve Derya'nın yüzüne doğru eğildi. "İnan bana..." dedi. "Bundan daha fazlası da var. Beynin sadece güzel olan şeyleri toplamıyor güzelim."
Derya, bunu zaten o lokantada yeterince öğrenmişti ve Ercan'ın ses tonundan da hoşlanmadı. "Ben senin güzelin falan değilim."
"Ama bana ihtiyacın var."
"Öyle mi dersin?"
Derya, oraya gitmek istiyordu ve ne olursa olsun o duvarın ardındakileri görmeliydi. Ercan'ı beklemediği bir anda itekledi ve duvarın yanına koştu. Oradaki bir çöp tenekesine çıktığında, duvarın boyu omuzuna yetişiyordu. Kol ve bacaklarının yardımıyla da bir kaç dakika içinde duvarın arkasındaydı.
Ercan, doğru söylemişti. Çıkmaz sokak bir çöplüktü ve oldukça da pis kokuyordu. Karanlıkta bir şeylerin yürüdüğüne de emindi. Duvarın diğer tarafına bakılırsa da burası oldukça sessizdi. Derya, olduğu yerde öylece kalmışken buradan geri gitmeyi, daha doğrusu kaçmayı düşünmekteydi. Ama ayaklarına kadar dona kalmıştı ve bastığı yer de sanki onu hapsetmişti. Nefesi bile zor alıyordu.
Ercan'a güvenmemekle hata mı etmişti?
O anda ilerden, çok uzaktan bir kalp sesi işitti. Kime ait olduğunu bilmiyordu, ama oldukça yavaş atıyordu. Derya, kalbe doğru çekilmişken bir anda karanlıkta beliren Ercan, onun kolundan sıkıca tuttu ve Derya, acıyla inledi. Kolunu bırakmasını söylemek için döndüğünde ise Ercan'ı daha önce hiç görmediği kadar öfkeli gördü. Bir başka birisine dönüşüvermişti sanki ve sesi de tüm sokakta yankılandı, atan kalbi durdurdu.
"Sana! Buraya geçemezsin dedim! Çok soğuk!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JAPON GÜLÜ
Horror#theWattys2023 +18 korku öğesi barındırır. Bu kitap, yazar ve çevresinin gerçek rüyalarından esinlenilmiştir. Karakterimiz, iç dünyasının görsel savaşını verirken onu seyrediyoruz. Mantığını dünya aklıyla çözmeniz pek de mümkün olmayabilir. Ancak o...