Travma Bir ufacık dalga anısı ile kıvılcım...
Kadın, asansöre binmeden önce içerdeki adama dönüp bakmamıştı, ancak onun kim olduğunu biliyordu.
Her ikisi de birbirlerine bakmadılar... Her ikisi de birbirlerini tanıyorlardı...
Sonra asansör birkaç kat çıktı ve adam, dördüncü katta indi.
Yalnız kalan kadın, cebindeki fotoğrafı çıkartıp baktı. O adamdı bu, aradığı kişi...
Sanki yanak kasları fazla görülmemesi için gerilmiş, gözleri adına şiir yazılması için parlak ve sarı saçları nazar edilesi yüzüne gölge düşürmesi için perde edilmişti; aradığı kişi oydu...
Kadın, gülümseyip cebinden bir çakmak çıkardı ve bu pürüzsüz fotoğrafı yaktı...
Fotoğraf elinde alev aladursun, kadın dışarıya çıktı ve elindekini tiksinç bir çöpmüş gibi oradaki çöp kutusuna savurdu.
Bu sırada adam, dairesine girmek için anahtarını çeviriyordu. Sağ tarafındaki koridordan kadının ona yaklaştığını fark edip döndü ve onu gördü, bulduğu kişi...
Kadın, adamın üzerine geliyordu, ancak adamın gördüğü şey bu değildi.
Kadın, ardında bir dalga su getiriyordu. Tüm koridor öfkeli dalgalarla dolmuş, doluyordu; onları beraberinde sürükleyen kadının öfkesi de taşmış, taşıyordu...
Kadını takip eden dalgaların gelip kendisini de boğacağını anlayan adam, insanlık görevi gereği kadını elinden tutup da dalgaların tersine koşmaya başladı, ancak nihayetinde su onları bulup içine yuttu.
En sonunda da su, dört bir tarafı doldurmuş, tüm apartmanı boğmuştu...
İki kişi koridorda boğulmamak için çabalarlarken, bir taraftan da kadın suyun altında adamın boğazını tutmuş, sıkıyordu. Sonra adam da kendini kurtarmak için bu dansa katıldı ve bir süre su altında birbirlerini patakladılar...
Sonra su bir anda çekildi, onları oksijene kavuşturdu ve hatta bir ara rüzgâr esti, saçlarını kuruttu; ancak onlar hala bilmedikleri bir kavgaya tutuşmaya devam etmekteydiler...
Sonra kadın, adamı iteklemeyi başardı ve adam, pencereden aşağıya, alevli bir ateşe doğru düştü. Düşerken havada uçuşan fotoğrafları da onu yalnız bırakmadı, o fotoğraftaki bulduğu kişi, kadındı... Sade ve kahvenin sıcak kokusunu andıracak bir tonda olan hüzünlü bakışlarına uyum sağlayan dalgalı saçları ile her an bir şeyler söyleyecekmiş de kendini tutuyormuş gibi sımsıkı tutulan dudakları; o bulduğu kişiydi...
Üstünü başını düzelten kadın, derin bir nefes aldı ve asansöre geri döndü.
Orada bir adam vardı.
Kadın, adama selam verip gülümsedi.
Bu adam o adamdı, ateşe düşen kişi... Attığı değil, düşen...
Kadın, düşündüğü şeyin gerçek olamayacak kadar fantastik olduğunu düşündü bir an...
Bir an...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JAPON GÜLÜ
Horror#theWattys2023 +18 korku öğesi barındırır. Bu kitap, yazar ve çevresinin gerçek rüyalarından esinlenilmiştir. Karakterimiz, iç dünyasının görsel savaşını verirken onu seyrediyoruz. Mantığını dünya aklıyla çözmeniz pek de mümkün olmayabilir. Ancak o...