Gerçekten film ne denli uzundu öyle? Üstelik Japon Gülü'nün aksine o kadar normaldi ki... Dünya da bile bu denli sabit film bulmak zordu. Ekrandan fırlayan tren ve giren adamlar dışında...
Salondan çıktıklarında Safinaz "Vay Canısı!" diye bağırdı. "Dehşet komik bir filmdi bu!"
Komik mi? Üstelik filmin henüz başındayken uyumuştu!
"İzlediğine emin misin?" diye soran Derya'yı tüm filmi kafa karıştırıcı kelimeleriyle anlatarak da pişman etti. O denli derin uykusunda nasıl hepsini bilebilirdi? Sorgulamayacaktı. Çünkü Safinaz hakkında sorgulanması gereken tek şey bu değildi.
"Üstelik tam adına layık ve lezizdi! Soğuk Çığlık!" Safinaz, bunun üzerine olabildiğince çığlık atıp Derya'yı şaşırttı. "Sen de alsana!"
Sen de çığlık at demek istiyor olmalıydı.
Derya "Yok kalsın..." dedi. O çığlık atmaya devam ederken de sinemadan çıkmadan önce bir başka salon dikkatini çekip açık kapısına yöneldi. İçerde bir film oynatılıyordu, ancak salonda kimsecikler yoktu. Filmde ise bir lokanta sahnesinde yalnız başına masaya oturmuş tekerlekli sandalyeli adam dikkat çekiyordu. Sırtından görünen sarı saçları tanıdıktı. Derya, ona odaklanmışken aniden ardında beliren Safinaz, onu yakasından çekip sürükledi.
"Haydi, iş başına güzeli ye! Sırada tiyatro tarifi var! Aç değil misin?"
"Neden bahsediyorsun?"
Onu Japon Gülü'nün bir başka sokağında bulunan tiyatro salonunun önüne getirdiğinde Safinaz, sinemadan aldığı içeceğini de son kez yudumluyordu. Bu içtiği beşinci içecek olabilirdi. Derya, bir yerden sonra saymayı bırakmıştı. İçinde yüzen yosunlara bakıp "Tadı güzel mi bari?" diye sordu.
"Ne dersin? Seni bile içerim!" diye heyecanlanan Safinaz, neredeyse Derya'nın dibine kadar girip dehşetle açılan gözleriyle onu yiyecek gibi oldu ve sonra tekrar yürüyüp tiyatroya girdi. Derya da onun bu ani hareketlerine alışmış olacaktı ki ses etmeden takip etti. Tuhaf olsa da ağaç adamdan sonra Japon Gülü'nde karşılaştığı en mantıklı arkadaş olabilirdi hani...
Tiyatro sandalyeleri ters konduğu için dikkatli ve diken üstünde oturmak zorundaydılar ve tiyatro sahnesinin her bir köşesi de örümcek ağları ile iri, sessiz, kendi halinde takılan ama ürkünç görünen örümceklerle doluydu. Derya, bir süre onlara bakmaktan dikkati dağılsa da bu seferki oyunu keyif alarak seyretti. Safinaz da bu sefer hiç uyumamış ve elindeki ne zaman dolduğu bilinmeyen içeceğini sürekli pipetiyle höpürdetip duruyordu. Onun höpürdetmeleri ne kadar romantizme limon sıksalar da sahnedeki kadın kılığına girmiş, ağır makyajlı ve tuvaletli; başındaki tacıyla da kraliçe rolünü oynayan erkekle, yalın ayak bir seyyar satıcı rolünü oynayan erkek kılığındaki üstü başı darmadağın ama ufak ve sevimli kız birbirlerine şiirler okuyup çeşitli danslarla hikâyelerini sergilediler.
Ben aşkı arayan fakir bir erkeğim...
Kendime göre işim kendime göre hayatım!
Ama bazen geceleri pencereden baktığımda düşünmekteyim...
Beni sevecek biri çıkacak mı karşıma ya da bana diyebilecek bir hayatım?
Kendime göre birini bulmam gerektiğinin de farkındayım!
Kendime göre bir yarım, kendime göre bir yârim...
Ancak her gece onu düşünmeden de yapamıyorum!
Tanrım... Kendime göre de değil, kendimden öte bir yalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JAPON GÜLÜ
Terror#theWattys2023 +18 korku öğesi barındırır. Bu kitap, yazar ve çevresinin gerçek rüyalarından esinlenilmiştir. Karakterimiz, iç dünyasının görsel savaşını verirken onu seyrediyoruz. Mantığını dünya aklıyla çözmeniz pek de mümkün olmayabilir. Ancak o...