16. Durugörü

17 2 0
                                    

Derya'nın girdiği kapı aslında bir asansördü, ancak tıpkı diğer tuhaf her şey gibi o da normal değildi. Oldukça büyük, çelikten ve altıgen bir odaydı ve ortada da bir kazanla su kaynıyor, kaynıyordu. O kaynadıkça da içerideki sıcaklık artıyor, gittikçe bir buhar odasına dönüşüyordu. Üstelik bu da yetmezmiş gibi asansör, korkunç, boğucu sesler çıkarıyordu. Sanki bir delici makine çalışıyor ya da biri tırnaklarıyla tahtalara sürtüyor, sanki binden fazla çan çalıyor ya da yüzlerce aslan kükrüyordu. Yani bu tür birleşimden dünyaya ait olmayan bir ses, bir kaostu.

Asansörün olmayan düğmesine basamayan Derya, dengesini sağlayamadan kulaklarını tıkadı ve "Artık yeter!" diye bağırdı.

Artık bu ardı arkası kesilmeyen tüm tuhaf şeyler çok yorucuydu.

Uyumayı özlemişti Derya, normal bir yağmuru özlemişti. Sessiz bir gökyüzünü özlemişti, normal bir insanla sohbet etmeyi özlemişti. Kitapları özlemişti, kelimelerin altını çizmeyi bile özlemişti. Normal tabaklardan yemeyi özlemişti, bir yaz gecesinin esintisini ve annesini özlemişti. Ailesini, çocukların gülümsemesini ve normal olan diğer tüm her şeyi... Normal dünyayı...

Meğer normal sanılan hayat, aslında ne büyük bir hazineydi?

Sonra asansör yirmi birinci katta durdu ve kapı açıldı. Bir süre olduğu yerde titreyen Derya, sakinleşince dışarıya çıktı ve bir an o hayal ettiği doğal yaz esintisini hissetti. Uzaktan uzaktan bir flüt sesi duyuluyordu. Sakinleştiriciydi. Sanki mutlu bir çoban koyunlarını şen ediyordu. Burası geniş, ama ferah bir çöl gibiydi. Dünyadakilerden daha serin ve huzurluydu.

Derya'nın önündeyse bir yol vardı. Sonra Derya, müzik eşliğinde yürüdü. O yürüdükçe de kulağına gerilerden biri bir şeyler mırıldandı. Bu o kadar rahatlatıcıydı ki sanki birileri onu teselli ediyor gibiydi, sessiz ve de yumuşak... Derya, bu sessiz tınıdaki dua gibi okunan sözleri anlamasa da içine doğan anlamdaki melodiler şu şekildeydi.

Evimdeyim...

Dışarda hafif bir esinti... Ve yalnızlığın verdiği tınıdaki sessizlik...

Ayaklarımı yorganıma göre uzatıyorum.

Ve kahvaltıda bu gün en son ne yediğimi düşünüyorum, unutmuşum.

Sonra akşama ne yemem gerektiğini düşünüyorum, şimdiden acıktım.

Ne oldu?

Ne bekliyordun?

Ayağımda iki tane ışınlı botla uzaya dalışımı falan mı?

Bu benim.

Oldukça normalim.

Çok fazla normalim.

Hayal ettiğin gibi harikuladelik yok bende...

Yok, yok!

Sen neysen oyum...

Hatta daha da normalim.

Ekranlardaki hayatın kandırdığı kişi ben değilim.

Hayal ettiğinden daha normalim.

Dostum, normal olmayı seviyorum.

Beni rahatlatıyor.

JAPON GÜLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin