Yer altına inen merdivenlere sahip bir kafe ile karşılaştı. Aşağıya inen Derya, sadece garson dışında hiç kimsenin olmadığını gördü. Ortam çok sessizdi ve garson da gayet normal bir insan gibiydi ya da öyle görünüyordu.
Gerçi artık buralardayken normal görünenlere mi yoksa tuhaflıklara mı güveneceği konusunda kararsız da kalmıştı hani... Daha çok içinden geldiği gibi hareket etmesi gerektiğini biliyordu. Ancak şimdi de iç sesinin bu karanlık kafede ne işi olduğunu sorguladığını hissetse de Derya, ona kulak asmadı. Çünkü yorgundu.
İnsan ne tuhaftı... Hissettiği ve de bildiği zarara göz göre göre giderdi. Sonra da başına gelenlerden durduk yere üzülüp isyan ederdi. Şimdi suç içinden ona defalarca "Dur!" diyen melekte miydi, yoksa insanın akıl almaz açgözlü merakında mı?
İçindeki bu sorgulamaya aldırmadan gidip tezgâha yakın bir sandalyeye oturan Derya, o anda garsonun bir şampanya karıştırdığını gördü. Hayatında daha önce hiç şampanya içmemişti ve dünyada olsa içmezdi de... Ancak şimdi... "Deneyebilir miyim?" diye sordu. Genç adam ona sorgulayıcı bir bakış attığında ise "Elinizdekinden..." dedi. "Sadece yoruldum ve biraz dinlenmek istiyorum..."
Garson, ses etmeden pratik bir hareketle bir ufak bardağı doldurdu ve Derya'nın önüne doğru kaydırdı. Derya, bardak düşecek sandı, ancak nedense bir anda önünde durmuştu. Nerede duracağını biliyordu sanki... Derya, ilk başta elini bardağa uzattı, ancak daha sonra tuhaf bir sesle sağına döndü ve orada daha önce fark etmediği insanları gördü. Sanki bir sahil kenarına dizilenmiş gibi görünen şezlonglarda sıralanmış yatıyorlardı. Muhtemelen bunlar da bu içkiden denemiş insanlardı. Ancak durum biraz farklıydı. Derya'ya yakın olan kişi, bir hayli sarhoştu ve belli belirsiz sayıklıyordu da... Onun bir yanında yatan kişi ise biraz daha bitkin görünüyor ve ondan sonraki de daha da bitkin... Yataklar ilerledikçe de gittikçe bitkinleşen insanlar bir o kadar da gittikçe eridiler. Ve daha da ilerde insanların etlerinin çekilmiş olduklarını gördü. Bu sahnede içki içenler, sayıklamalarıyla birlikte yavaş yavaş erimişler ve geriye dans eden birer iskelet olarak kalmışlardı. Ortada ise bir havuz vardı ve içindeki su sanki canlı gibi hareket ediyor, kımıldanıyordu. Bu da bir iskelet olduktan sonra da eriyip sıyrılan hücreleri ve özleri simgeliyordu. Ama hala canlıydılar ki havuzun içinde kımıldanırken sayıklamaya devam ediyorlardı.
Bu dehşet görüntü karşısında korkup da ayağa kalkan Derya'nın bileğinden garson tuttu ve "Ne o?" diye sordu. "Eğlenmek istemiyor muydun?"
Yüzünde pis bir sırıtışı olan adamı itekleyen Derya, onu havuza düşürdü ve olabildiğince koşup merdivenlerden çıktı. Havuza düşen adam, bundan hoşnutmuş gibi tuhaf seslerle kahkaha atmıştı. Ancak o dans eden sarhoş iskeletler, Derya'nın peşine takılmışlardı ve nedense bu sefer bir sarhoştan da daha hızlıydılar... Ve belli belirsiz sayıklamaya da devam ediyorlardı.
Derya, ter içinde oradan oraya koşturdu ve iskeletler de bir o kadar hızla oradan oraya koşturdular... Japon Gülü'nün tüm yarısını bu şekilde yarıladılar ve sergiledikleri tiyatroda çevrelerindeki şaşkın bakışlara tuhaf bir dans sergilemiş oldular.
Yorulan Derya, önüne çıkan bir okula girdi. Japon Gülü'nde bir okul da mı vardı? Japon Gülü'nde her şey vardı. Mantık dışında...
Derya, iskeletlerin onu yakalamak için çok fazla yakına geldikleri sırada okulun ufak, ama yeterli uzunluktaki duvarına tırmanmayı kısa sürede akıl etti ve sonra da karanlıktaki bu tuhaf koşturmaca bir süre daha okulun bahçe duvarlarında da devam etti. Derya, düşmemek için olabildiğince dikkatle duvarların üzerinden koşturuyor, sarhoş iskeletler ise akıl almaz bir azimle yarı dans ediyor, yarı koşuyor, yarı düşüyor ve düştüklerinde de kemikler etrafa dağılıyor; o şekilde sürünmeye devam ediyor, ancak gittikçe artan sayıları ise hiç tükenmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JAPON GÜLÜ
Horror#theWattys2023 +18 korku öğesi barındırır. Bu kitap, yazar ve çevresinin gerçek rüyalarından esinlenilmiştir. Karakterimiz, iç dünyasının görsel savaşını verirken onu seyrediyoruz. Mantığını dünya aklıyla çözmeniz pek de mümkün olmayabilir. Ancak o...