Asansöre bindiğinde kapı kapandı ve herhangi bir düğmeye basmadığı halde yukarıya doğru hareket etmeye başladı. Üstelik asansörde sadece tek bir düğme vardı. On ikinci kat... Ancak onun da üzeri karalanıp alelacele on sekiz yazılmıştı. Birileri kararsız kalmıştı anlaşılan...
Bir süre kapı açılmadan devam eden asansör, sonra gittikçe hızlanmaya başladı ve bir anda o kadar çok hızla yukarıya çıkmaya başladı ki Derya, ister istemez dengesini kaybetti ve kendisini çekimin gücünden dolayı zemine çakılmış buldu. Sarsıntıdan doğru düşünemeyen ve etrafına bakınamayan Derya, bir süre etkisinin geçmesi için gözlerini ve kulaklarını kapattı. Asansör binanın çatısını delip de fırladığında, rahatsız edici bir gürültü tüm Japon Gülü'nde duyuldu. Sonra en tepeye yükselen asansörün cam kapısından etrafını gören Derya, Japon Gülü'ne karanlık bir gecenin bastırdığını ve gökteki yıldızlardan başka görünenin olmadığını gördü. Ancak onun ışıltılı asansörünü muhtemelen şimdi tüm Japon Gülü seyrediyordu.
Çığlık çığlığa tekrar düşen asansörün herhangi bir yerine tutunamayan Derya, bir süre asansörün içinde çırpınmaktan kendine gelemedi ve bu sefer de en derine çakılan asansör, bir süre yeri deldi ve tekrar yükselip sanki hiç o değilmiş gibi normal bir katta durdu.
Kapısı küçük bir zil sesiyle açıldığında Derya, yerde perişan bir halde bir süre karanlık koridora baktı ve az da olsa bir güçle sürünerek ilerleyip kendisini koridorun dışına attı. Bir süre kendine gelemese de en sonunda ayağa kalktığında bu sefer tüm duvarları boş olan karanlık koridorun sonunda bir ışık gördü. Derin bir nefes alan Derya, çaresizce o ışığa doğru ilerledi. Başına neyin geleceğini bilmiyordu, ancak buradan çıkmalıydı.
Yaklaştıkça ışık yerini tıpkı bir cami tavanı gibi işlemeli olan bir beyaz kubbeye bıraktı. Pencere gibi koridorun sonunu tamamen kaplayan kubbe, sanki ters dönmüş ve oraya yerleştirilmişti. Ve keskin, göz alıcı bir ışıkla boyanmış gibi desenlerinden birer parıltı yayılıyor, koridora vuruyor, oradan da Derya'yı da bu ışıkla boyuyordu. Derya, bir an onun büyüsüne kapılsa da ardından gelen bir gürültü üzerine dönüp baktı ve koridorun bir halı gibi katlanıp yavaşça üstüne doğru geldiğini gördü. Koşmadan ya da çabalamadan bu aksiyonun son bulmayacağını anlayan Derya, en sonunda yine korkusunun verdiği güçle koştu ve o kubbenin içine doğru atıldı. Ancak Derya yaklaştığında kubbe ayağa kalkmış ve bir uzun koridor daha belirmişti. Sonunda ise yine kocaman bir tavanın koridorun sonunu kapladığı görülüyordu ve bu sefer de tavanın desen rengi kırmızıydı. Derya koştu. Yatık tavan yükseldi ve onu yine bir koridora itekledi. Tıpkı bir çarkı felek gibi bu böylece devam etti. Pembe ışık, turuncu ışık, sarı ışık, mor ışık, yeşil ışık... Derya, en sonunda durdu. Yorulmuştu. Japon Gülü'nde artık sıklıkla yorulur olmuştu. Dizlerine yaslanıp soludu. Koridor hala katlanıyor ve ilerde bu sefer beyaz ışıklı bir tavanı gösteriyordu. Derya, bu gece gökkuşağının tüm renkleri sonuna kadar deneyebilirdi belki, ama vazgeçti ve bu sefer senaryonun aksine davranıp farklı bir seçim yapmak istedi. Koridor gelip de onu tekrar yutmadan önce ardındaki karanlıkta bulduğu ilk kapıya benzer şeye tutundu ve bir an ev dürüldü, sessizlik yerini buldu.
O ilk papağanlı odada yine kendini bulan Derya, bu sefer gecenin zifiri karanlığı ve sessizliğiyle karşılaştı. Ortam o kadar sakindi ki... Papağanlar ise bulundukları yerdeydi hala, ama bu sefer bir şeyler farklıydı.
İlk önce onların uyuduğunu düşünen Derya, yanlarına yaklaştığında yaydıkları soğuk havadan dolayı tekrar geri adım attı. Hepsi porselen birer makete dönüşmüşlerdi. Donmuş birer porselen oyuncak gibilerdi. Derya, korkusundan ilk önce yaklaşamadı, ancak sonra parmağıyla birinin gagasına dokunmayı başarabildi ve ürperdi. Gerçekten soğuk bir porselendi ve sanki kırılgandı da... Ne olmuştu bunlara? Hepsi sahte miydi? Bu ne demek oluyordu şimdi? Tüm bunlar hikâye miydi? Derya sanki Rüyayı gören birinin uyanmadan önceki sakinliği ile uyandıktan sonraki şaşkınlığı arası bir his yaşıyordu. Tüm bunlar bir rüyadan daha gerçekçiydi. Ama gerçek olamayacak kadar kabul edilemezdi de... Öyle bir çelişki... Çelişki ise Japon Gülü'nün adıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JAPON GÜLÜ
Horror#theWattys2023 +18 korku öğesi barındırır. Bu kitap, yazar ve çevresinin gerçek rüyalarından esinlenilmiştir. Karakterimiz, iç dünyasının görsel savaşını verirken onu seyrediyoruz. Mantığını dünya aklıyla çözmeniz pek de mümkün olmayabilir. Ancak o...