Derya, bu sefer de sırt üstü düşmüştü ve karşısında beklemediği biri vardı.
O daha önce delici bakışlarla sürekli onu takip eden adam mıydı? Yalnız yakından çok daha tuhaf görünüyordu ve ürperticiydi de!
"N... Ne?"
Saçları kıvırcık ve de düzensizdi. Çehresi geniş ve dudakları silikti. Burnu sivri, ama en tuhafı, kirpiksiz gözleri iri, iri ve iriydi. Çepeçevre sarmış beyazın içindeki yuvarlak siyah gözleri donuk bir şekilde dikilmiş, Derya'ya bakıyordu. O kadar etkileyiciydi ki Derya, bir an bile bu bakışlardan kurtulamadı. Adam da bakışlarıyla onu kilitlenmiş gibiydi. Ve sanki onları kırpmak gibi de bir ihtiyacı yoktu. Ayrıca siyah tişörtü normaldi, beyaz pantolonu da... Ama adamın ayakları yoktu ya da görünmüyorlardı ve havada öylece salınıyordu. Paçaları da birer bayrak gibi rüzgârdan dalgalanıyorlardı. Daha da tuhafı, sırtından çıkan ve tuhaf çıtırtı çıkaran yapraklı ağaç dalları salınıp duruyorlardı. Ama diğerleri gibi eflatun değil, normal renkte dal ve yapraklardı.
Acaba o dallar acıtıyorlar mıydı? Muhtemelen, çünkü genç adamın yüzünde alışmış amansız bir ifade vardı ve bu ifade, kendi iradesiyle engelleyemediği bir şeylerle savaştığını gösteriyordu. Ve o ifadeyle birlikte gelen yorgunluktan morarmış gözaltları... Derya, onlara uzun süre bakarsa kaybolacakmış gibi hissetti ve gözlerini çevirdi. Sonra sürünerek birkaç kez geriye gitti, ama adam sabit duruyordu. Korkunç olduğu kadar masum bir hissiyat da yayılıyordu. Derya, nedense ondan hoşlanmamış değildi. Neredeyse güvenecekti... Ama artık buradaki her şeye güvenemiyordu.
"O bakışlar da ne? Sanki görmüş bir gül yabani...
Eğer git dersen alınmam, söyle sen, ey en güzel peri..."
Adam, tuhaf bir rahatsız edici sesle melodi tonunda konuşuyordu. Ancak aynı zamanda nedense rahatlatıcıydı da...
"Peri mi?"
"Bu diyarlar görmedi uzun zamandır böylesini...
Buralarda masum olana rastlamak ölümcül ve de riskli..."
"Peki ya sen?
"Ben yalnız bir adamım ve çok uslu...
Kimse olmaz arkadaşım, çünkü suçlu..."
"Neden suçlusun?"
Derya, böyle deyince adam hüzünle başını çevirdi.
"Dallarım var ve tuhafım, belki de ondandır...
Ayaklarım yok ve çok sağdığım, belki bundandır..."
Derya, sessiz kalınca genç adam tekrarladı.
"Japon Gülü'nden uzakta yaşarım, çünkü yalnızım.
Onlar gibi sivri dilim olmadığı için de şanssızım."
Onun haline üzülen genç kız "Benim adım Derya..." dedi. "Seninki ne?"
"Bir adım yok benim, hem ad nedir ki?
Var olmayanın derdi varken, ad mı dermandır ki?"
"Eğer izin verirsen, ben sana bir ad koyabilir miyim peki?"
"Eğer bu bana güveneceğiniz anlamına geliyorsa...
Hanımefendi ne derse razıyım, artık yalnız değilim ne de olsa!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JAPON GÜLÜ
Horror#theWattys2023 +18 korku öğesi barındırır. Bu kitap, yazar ve çevresinin gerçek rüyalarından esinlenilmiştir. Karakterimiz, iç dünyasının görsel savaşını verirken onu seyrediyoruz. Mantığını dünya aklıyla çözmeniz pek de mümkün olmayabilir. Ancak o...