Kafesin içinde olan hangimiziz?
NİL
Savaş çıkmasını bekliyordum. Saldırmasını, bağırmasını, her fırsatı değerlendirmesini ama hayır, Dağhan asla düşündüğüm gibi davranmadı. O mesajları atan o değilmiş gibi kayıplara karıştı. Bir yandan onu görmediğim ve sesine, mesajlarına maruz kalmadığım için seviniyordum. Diğer yandan madem devamını getirmeyecekti neden o cümleleri kurdu diye merak ve beklentiyle kuduruyordum.
Günler geçip gitti. Dağhan'ı düşünmemeye çalıştığım her anda Mete'yle oturttuğumuz yeni düzene alışmaya çalıştım. Aramızda görmezden gelmeyi tercih ettiğim o gerginlik yok olmuştu. Ördüğümüz duvarlar daha geçirgen, kelimelerimiz ve hareketlerimiz daha özensizdi, hiç olmadığımız kadar kendimiz gibiydik.
Annemi ziyaret ettiğim bir günün ardından eve döndüğümde Mete'yi mutfakta otururken buldum. Eskiden olsa tereddüt etmeden yüzüme geçirdiğim o maskenin ardına saklanır, gülümser ve ona gününün nasıl geçtiğini sorardım. Yapmadım. Mete'ye gelişigüzel bir selam verip kendime seçtiğim misafir odasına kapandım.
Ağlayarak geçirdiğim bir saatin sonunda Mete odama geldi. Beni yatağımdan kaldırıp salona götürdü. Sıcak çikolata yapıp dev kupayı ellerimin arasına bıraktı. Ben de ona annem ve babamdan bahsettim. Onların toksik ilişkilerinin benim hayatımı ne kadar çok etkilediğini anlattım. Detaylara girmedim. O detayları tam anlamıyla bilen tek kişi Dağhan'dı. Birçoğuna kulak misafiri olmuş bir o kadarına da gözleriyle tanık olmuştu. Onu ardımdan bıraktıktan sonra olanlardansa kimsenin haberi yoktu.
Mete'yle ilişkimiz o gün bir kez daha değişti ve gelişti. Önce patronum sonra sevgilim ardından koruyucum şimdi de arkadaşımdı. Varlığına minnettardım. Bana biraz stres atmak isteyip istemediğimi sorduğu zaman düşünmeden olur dedim.
Bana rahat bir şeyler giymemi söylediği için yüksek bel kotumun üzerine siyah bir kazak giyip deri ceketimi aldım. Hava soğuktu. Topuklu siyah botlarımı giyip nereye gideceğimizden emin olmadığım için siyah beremi çantama attım. Arabaya bindiğimde Mete onun yüzünde daha önce görmediğim sıcak bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Ne oldu?" diye sordum merakla.
"İlişkimizin başından beri böyle olması gerektiğini fark ediyorum ama ikimiz de hayatımıza yeni bir arkadaş alamayacak kadar kapalı insanlarız," dedi. "Beni etkilemeye çalışmamanı seviyorum," diye ekledi. "Kendin olmanı."
"Kalbimde birini önemseyecek kadar huzur kaldığını sanmıyordum."
Mete elimde olmayan sebeplerle bir istisna olmuştu. Kendiliğinden gelişen şeylerin ilerlediği yolu bozmak zordu. Şimdi onu düşünüyor, onun varlığından memnuniyet duyuyor hatta onun mutluluğunu gözetmem gerektiğini hissediyordum.
"Hala kendini tuhaf hissediyor musun?" diye sordu.
"Bazen," diye itiraf ettim. "Şu an seni öpebileceğimi ya da sana dokunabileceğimi düşünemiyorum. Bu beni nasıl biri yapıyor? Kısa bir süre önce bunları nasıl yapabiliyordum? İçimde anlamlandıramadığım bir kayıp hissi var ama aynı şekilde kazanmışım gibi de hissediyorum."
Gülümsemesini izledim. Bu da Mete'de görmeye alışık olmadığım bir durumdu. Artık daha çok gülümsüyordu.
"Yine kalbimi kırıyorsun," diye sataştı önce. Sonra, "Her ilişkiyi daha önceden herhangi bir şekilde deneyimlediğimiz bir kalıba sığdırmaya çalışmamız gerçekçi değil," dedi. "Alışılmadık olabilir ama ilk olduğumuzu da sanmıyorum."
"Şu anki durumdan asla rahatsız değilim," dedim hemen. "Kendime kızıyorum sadece. Sana da kendime de haksızlık ettiğimi düşünüyorum."
"Ya Dağhan'a?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 2
General Fictionİlk aşktan da önce ilk arkadaşlıklarını kurmuşlardı birlikte. İkisi de yalnızlığından sıyrılmış, kendilerine yaşamak zorunda oldukları hayattan bir kaçış sağlamışlardı. Yıllar geçtikçe arkadaşlıkları coşkuyla ilk aşka dönüşmüştü ama hayatın gerçekle...