18. BÖLÜM

1.1K 120 4
                                    

Deliliğin Sınırında Bir Yerde

DAĞHAN

Nil karşımda bacaklarını güzelce saran siyah taytı ve siyah bol atletiyle duruyordu. İçine giydiği sporcu sutyeni göğüslerini sıkıca kavramıştı ve kapalıydı. Bana içinde sakladığı şeye dair en ufak bir izlenim bile vermiyordu. Tabii ki göğüslerinin ne kadar güzel olduğunu ve avuçlarımı mükemmel bir şekilde doldurduğunu biliyordum. Uçları pembenin en tatlı tonuna sahipti ve irilerdi. Onları emmeye bayılıyordum. Ben saniyeler içinde tüm bu düşüncelere kapılıp giderken Nil, burada olma amacını ciddiye alıyordu. Ne benim ne de kendisinin dikkatini dağıtmak istemiyordu. Buna uygun giyinmişti ama aklım engellere takılmamakta oldukça yüksek bir başarı gösteriyordu. Ne giyerse giysin teninin her bir karışını ezberlemiştim. Onu istediğim her an çırılçıplak hayal edebiliyordum.

"Dağhan..." diyen sesinde ufak bir uyarı gizliydi. Gülmek istedim ama kendimi tuttum.

Boyu uzundu ve bu onun için avantaj olduğu kadar hızlı hareket etmesinde dezavantaj da olabilirdi. Ama Nil'in benden istediğinin ringe çıkmak için hazırlanmak olmadığını biliyordum. Kendini güvende hissetmeye ihtiyacı vardı. Neden? Kendini babasına karşı korumak mı istiyordu? Vereceği cevaptan o kadar korkmuştum ki ona bunu soramamıştım. O adam Nil'e zarar vermiş miydi? Ne kadar büyük bir zarardan bahsediyorduk? O adamı çıplak ellerime boğmak istiyordum. Belki de tüm bunları sadece annesini korumak için mi istiyordu? Bana izin vermezken kendisi babasının karşısına çıkmazdı, değil mi?

"Hangi ihtimallere göre hareket etmek istiyorsun, güzelim?" diye sordum. Uzamaya başlamış, omuzlarını sıyırıp hafifçe geçen saçlarını bir lastik tokayla ensesinde topladı. Onları uzatmaya karar vermiş olmasından dolayı yaşadığım mutluluğu gizliyordum. Bu bana güvendiğinin bir göstergesi olmalıydı. Yoksa kendimi mi kandırıyordum?

"Birini yere yıkabilmek istiyorum," dedi kararlılıkla.

"Sana saldırdığında mı?"

"Hayır. Evet. Fark etmez. Bana saldırma şansı elde edemeden birini yere yıkamaz mıyım?"

"Yıkabilirsin," dedim. Babasının karşısına çıkacaktı. Buna göz göre göre müsaade edebilir miydim? Bir de kendi ellerimle onu savaşa hazırlıyordum.

"Benden ne istersen yapacağımı biliyorsun değil mi?" diye sordum. "Ne istersen."

Nil kabul ederse o adamı öldürür, cesedinden de zevkle kurtulurdum. Bunu nasıl yapacağımın hiç önemi yoktu. Gerekirse bir yol bulacağımdan emindim.

"Biliyorum. Bu yüzden bana kendimi çaresiz hissetmemeyi öğretmeni istiyorum."

Tanrım. Onun karşısında hiç şansım yoktu.

Nil'e bana yaklaşmasını söyledim. Temiz siyah spor ayakkabılarıyla ringin içinde bana doğru temkinli iki adım attı. İçeride kimsenin olmadığından emin olduğum akşam saatini seçmiştim. Kimsenin gözlerini dikip ona bakmasını istemiyordum. Kendini güvende ve huzurlu hissetmesi benim için her şeyden önemliydi.

"Şimdi?

"Kadınlar için en zayıf noktalardan biri saçlar. Birinin seni yakalamayı tercih edeceği ilk yerlerden biri bu olur," dedim. "Toplasan bile."

Mavi gözleri heyecanla parladı. Şu anda her zamankinden daha koyuydu. Tıpkı sikimin içinde olduğu zamanlardaki gibi zevkle kararıyor, değişiyordu. Şortumun içinde sertleşirken kendimi sakin olmaya zorladım. Bunu ciddiye almak zorundayım, diye hatırlattım kendime. Sikim ait olduğu deliğe girebilmek için beklemek zorundaydı.

"Saçlarımı kavra," dedikten sonra ilk adımı atmasını bekledim.

Ne yapması gerektiğinden tam olarak emin olmasa da elini uzatıp saçımın tepesindeki bir tutamı kavramaya çalıştı. Elimi yumruğunun üzerine uzattım. Avucumu açarak yumruğunun üzerine onun anlamasına yetecek kadar bastırdım. Yumruğu gevşedi. Bacağımı kaldırıp bacaklarının arasına doğru uzattım ve vurmak istediğim noktayı gösterdim.

TUTKUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin