Yeniden Başlıyoruz ve Bu Sefer Bir Sonu Yok
NİL
Dağhan boynuna doladığım kollarımı kavrayıp yüzüme bakabilmek için dudaklarımdan ayrıldı.
"Seni hiç sarhoş görmemiştim," derken dudakları seksi bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. O... Muhteşem görünüyordu.
Onu öpmeyi çok seviyordum. Dudakları yumuşacıktı ve asla doyamıyordum. Sanki kendimi serbest bıraksam ve dünya kadar zamanımız olsa hepsini onu öpmek için kullanabilirmişim gibi hissediyordum.
"Tadını seviyorum," dedim sarhoş olmadığımı dile getirmek yerine.
"Şarapla karışan tadın da her zamanki kadar güzelmiş," dedi gülerek.
"Çakır keyif olabilirim. Daha fazlası değil."
Koridorun ortasında dans eder gibi sallandığımızı fark edince kıkırdadım. Bu ses hiç de benden çıkacak bir sese benzemiyordu.
"Biraz rahatlamana sevindim, çiçeğim."
Üzerindeki sweati çıkarmak için beline uzanınca beni durdurdu.
"Seninle sevişmek istiyorum ama bana beş dakika ver. Önce duş alayım."
Umurumda olmadığını söylediğim itirazlarımı kabul etmedi. Beni salona götürdü. Kanepeye oturduğum zaman uzanıp burnumun ucunu öptü ve bana beklememi söyledi.
Geri döndüğünde bıraktığı yerde öylece duruyordum. Bir milim bile oynadığımı sanmıyordum. Üzerinde belindeki koyu mavi havludan başka hiçbir şey yoktu. Dağhan'ın iriliği beni her seferinde şaşırtıyordu. Onu hatırladığımdan çok daha fazlasıydı. Kaslarla bezeli bir savaşçıyı andırıyordu. O nefis film Üç Yüz Spartalı'daki adamlar gibi. Yenilmez görünüyordu.
Yanıma yaklaştığı zaman sol kaburgasındaki morluğu görünce küçük bir nidayla ona uzandım. Nasıl görünürse görünsün canı yanıyordu ve bunu kendisine o yapıyordu.
"Bu çok kötü görünüyor."
"Göründüğü kadar kötü değil."
Yanıma oturmasına izin verdim. Onun üzerine tırmanıp kucağına oturdum. Havlu aramızda engel bile değildi. Onu tamamen hissedebiliyordum ve varlığımla saniyeler içinde sertleşti.
"Zarar görmenden hoşlanmıyorum."
"Ya zarar vermemden?"
İyi bir soruydu. Umurumda olmadığını söylersem bu beni kötü biri mi yapardı? Belki ikiyüzlü?
"Benim için önemli olan sensin. Başkasına ne olduğunu düşünmüyorum."
Yanaklarımı avuçları içine alıp beni derin ve leziz bir öpücük için kendine çekti. Benim aksime o harika kokuyordu. Dişini fırçalamıştı. Ağzımın ne halde olduğu umurunda değilmiş gibi öpücüğü derinleştirdi. Yüzümü kavrayışı sıkılaşırken sertliğini bacaklarımın arasına bastırdı. Altımda triko kumaştan bol bir pantolon vardı. O kadar inceydi ki en fazla havlu kadar bir engel oluşturabilirdi.
Kendimi ona bastırınca inledi.
"Canını yakarsam söylersin, değil mi?"
"Hayır."
"Dağhan..."
"Sen benim canımı sandığın gibi yakamazsın, Nil. Tutma kendini."
Altımdaki pantolonun takımı olan triko üstü çıkardığında karşısında sadece dantelden oluşan sutyenimle kaldım. Gözleri parladı. Kafasını eğip dudaklarını göğsümün şişkinliğine sürttü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 2
General Fictionİlk aşktan da önce ilk arkadaşlıklarını kurmuşlardı birlikte. İkisi de yalnızlığından sıyrılmış, kendilerine yaşamak zorunda oldukları hayattan bir kaçış sağlamışlardı. Yıllar geçtikçe arkadaşlıkları coşkuyla ilk aşka dönüşmüştü ama hayatın gerçekle...