9. BÖLÜM

1.1K 168 20
                                    

Telafi Edemediğin Tek Şey Zaman

DAĞHAN

Nil'in olağanüstü bir hızla toplanmasını bekledim ama aksine fazlasıyla sakin görünüyordu. Üzerimden kalkıp yere düşen kıyafetlerini alırken sanki teninin bir zerresi dahi görünmüyormuş gibi rahat ve özgüvenliydi. Ece'yi dikkate almamıştı. Yüzüne bir kere bakmış ve elini eşofmanımın içinden çekerek ayağa kalkmıştı. Elini arkasında duran şifonyerin üzerindeki peçetelere silip onları hemen yanındaki çöp kovasına atana kadar ki süre boyunca açıkta kalan göğüslerini asla gizleme gereksinimi duymamıştı. Rahatsızsa bile kendinden ödün vermeyecek, bunu ne bana ne de Ece'ye göstermeyecekti. Ona hayran kalmamam mümkün değildi.

Her zaman sert bir yanı vardı; özellikle dış dünyaya karşı. Ama şimdi bu sertlik çelikten bir duvara dönüşmüştü.

Ece, Nil'in sunduğu gösterinin bir kısmını izledikten sonra koridorda kaybolmuştu. Bugün buraya hiç gelmemesi gerekirdi.

Nil kıyafetini tamamen giyip aynanın karşısında son dokunuşlarını yaptıktan hemen sonra, "Beni buraya bunun için mi çağırdın?" diye sordu aynı sakinlikle. Bir kez daha aynada gözlerimiz buluştu. Ayağa kalkıp yanına gittim ve onu kendime çevirdim.

"Ne için Nil?" dedim düşündüğüm kadar kendini aşağılamadığını umarak.

"Onu kıskandırmak için ya da ne bileyim ilgisini..."

"O cümleyi bitirme." Elimi boynuna sararken gözlerim boşaldıktan sonra belirginleşen damarlarında gezindi. "Aramızda ne yaşanmış olursa olsun sana böyle bir şey yapabileceğime inanıyor musun?"

Avucumun altında yutkunurken bakışları belli belirsiz yumuşadı.

"Artık seni tanımıyorum," dedi. "Sen de beni."

Gördüğüm en güzel maviydi gözleri ve şimdi bakışlarını benden kaçırıp kendini güçsüz göstermemek için büyük bir çaba gösteriyorlardı.

"Beni tanıyorsun."

"Bir zamanlar olduğun çocuğu tanıyorum. Dönüştüğün bu adamı değil."

"Seni asla ama asla aşağılamayacağımı bilmiyorsun, öyle mi?"

Tutuşum sıkılaştığında gözleri beklentiyle karardı. İşte, değişen şeylerden biri buydu. Bedenini tanıyor, kendine güveniyor, ne istediğini biliyordu. Küçük bir kız değil, gördüğüm en seksi kadındı. Değişen bir diğer şeyse artık ona kırılacakmış gibi davranmak zorunda değildim. Korkmayacağını ve ona ne verirsem bunu zevkle karşılayacağını biliyordum.

Onu öpmek için kendime çektiğimde karşı koymadı. Tadını seviyordum. Tadı her şeydi. Geçmiş, bugün ve sonrası. Yıllar sonra bile bunu inkâr edemeyeceğim kadar içimdeydi ve artık onu söküp atmam için uğraşmama gerek yoktu.

"Gitmem lazım," dedi ellerini göğsüme koyup uzaklaşmaya çalışırken. Dokunuşlarını tenimde hissetmenin verdiği hazla gözlerimi yumuş alnımı alnına dayadım.

"Kaçma."

"Dağhan..."

"Hayır. Kaçarsan kovalarım. Zaman kaybetmeyelim."

"Kovalaman için kaçmıyorum." Uzaklaştı. Kafasını iki yana sallarken, "Kaçmıyorum," dedi bu sefer. "Sadece gidiyorum."

"Eğer sen bir plan yapmayacaksan ben yapmaya ve sana çeşitli konumlar atmaya devam edeceğim."

"Çalışıyorum. Her zaman bugün ki gibi müsait olamam."

"Eminim bir yolunu buluruz. Akşam o piçin evine dönmekten daha iyi şeyler sunabilirim sana."

TUTKUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin