17. BÖLÜM

1K 126 10
                                    

Dokunuşlar Yalnızca Sevgi için Olsa Keşke

NİL

Annemin araması hayra alamet değildi. Telefonumun kaçıncı çalışıydı bilmiyordum ama açtığım gibi kapanmıştı ve geri aramalarıma cevap vermemişti. Onu bir aydır görmüyordum. Babamın döndüğünü söylediğinden beri o eve adımımı atmamıştım. Babamın beni gördüğü gibi yakama yapışmasından korkuyordum. Ona daha başka ne verebilirdim? Anneme yardım ettiğimin farkında olmalıydı. Daha fazlası için sıkıştırırsa... Beni neyle tehdit edecekti? Anneme zarar vermekle mi? Bunu zaten yaptığından emindim ama yine de göz göre buna izin veremezdim.

Toplantımı benimle birlikte gelen Göktuğ'a bıraktım. Firmanın sahibi Saadet Hanım'a ailevi bir sorun olduğunu söyledim ve özür dileyerek ofisinden ayrıldım. Taksi çağırıp yola çıktığımda bile rahatlamayı başaramadım. Şiddetli bir yağmur vardı. Hava soğuktu ve taksinin içinin de dışarısından bir farkı yoktu. Muhtemelen kliması çalışmıyordu. Kabanıma ve boynuma doladığım polar atkıma daha sıkı sarınıp telefonumdaki haritalar uygulamasından trafiği izledim. Yağmur taksinin camlarını sertçe dövüyordu. Trafikteki araçlar daha temkinli hareket ettiği için araç büyük bir yavaşlıkla ilerliyordu. Oysaki şansıma eve uzak bile değildim.

Kırk dakika. Annemin evine ulaşmam kırk dakika sürdü. Aramalarımı açmamaya devam ettiği kırk dakika. Taksi apartmanın önünde durduğunda kartımı çıkarıp ödemeyi yaptım ve apar topar arabadan indim. Yağmurdan ıslanmamak için koşar adımlarla apartmana girsem de bir miktar ıslanmıştım. Dış kapının yine kilitli olmadığını fark ettim. Kaç defa şikâyet etmiştim?

Annemin evine çıkan merdivenlerin başında hareketlerim hissettiğim panik yüzünden ağırlaşmaya başladı. Üşüyordum ama titrememin sebebi kesinlikle soğuk değildi. Korkuyordum. Annem iyi miydi?

Babam oradaysa ne yapmam gerektiğini düşündüm. Kafamda kaçış senaryoları üretirken keşke Dağhan'dan bana birkaç numara öğretmesini isteseydim diye düşünüyordum. Polisin bizi alıp götürdüğü geceden sonra Dağhan kendimi savunmayı öğretmeyi teklif etmişti ama ben yumruklarını kullanmaya cesaret edebilecek biri değildim. Şimdiyse buna pişmanlık duyuyordum.

Polisi aramalı mıydım? Neden telefonlarımı açmıyordu? Kapıyı açmadan önce bir kez daha annemi aramayı denedim ama kapının ardından herhangi bir melodi yükselmedi. Hatta evin içi fazlasıyla sessizdi. Her zaman sessiz olurdu da bu bir başkaydı sanki.

İçeri girip dışarıdaki yağmurdan ıslanan çizmelerimi çıkardım. Salona yürümeden önce portmantoyu açıp ayakkabılara baktım ama babama ait bir terlikten başka hiçbir şey göremedim. Montu da burada değildi. Rahatladığımı fark ederek içeri yürüdüm.

"Anne?"

Cevap vermedi. Salon boştu. Her şey yerli yerinde görünüyordu. Odasına doğru yürüdüm ve yarısı kapalı olan kapıyı itip açtım. Yatak tam karşımdaydı. Oda zaten küçücüktü. Yatak harici üç kapaklı dolap bir duvara anca sığıyordu. Annem oradaydı. Dolabın önünde üstünü giyiniyordu. Tüylerim diken diken oldu. Kollarındaki morlukları ben gelene kadar kapamayı başaramamıştı.

"Buna izin vermeye devam ettiğine inanamıyorum," dedim sinirle. Eskiden olsa ağlardım ama artık üzüntüm sarsılmaz bir öfkeye dönüşmüştü. Annemi sarıp sarmalamamın işe yaramayacağını biliyordum. Benden istediği bu değildi. Benden istediği gözlerimi kapamamdı.

"Git buradan," dedi. Asla yanıltmıyordu. Bana karşı kullandığı en sık kelimeler bunlardı. Git buradan!

"Arayan sendin. Aramalarıma cevap versen gelmezdim!" Bağırışımı durduramıyordum. Her kelime ağzımdan bir çığlıkla çıkıyordu. "Sen aradın!" dedim bastıra bastıra.

TUTKUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin