Bazı acılar görülmeyi hak eder
NİL
Gözlerimi yeniden açtığımda yatağımızdaydım. Dağhan yanımda uyuyordu. Vücudunu bana doğru döndürmüş bacaklarını karnına doğru çekmişti. Bir eli yanağının altındayken diğeri benim yastığıma doğru uzanmıştı. Saçlarımı okşadığını hatırlıyordum. Kendimi sonunda gerçekten güvende hissettiğimi de... Bana onun dokunuşundan daha iyi gelecek bir şey olamazdı.
Ona uzanmaya çalışırken başıma bir ağrı saplandı. Gözlerimi yumup sessizce iç çekerken Dağhan yerinde apar topar doğruldu.
"İyi misin?" diye sorarken sesi panikle doluydu.
"Başım ağrıyor," diye itiraf ettim.
"Doktor böyle olacağını söylemişti."
Çenesi kasıldı. Doktorun söylediklerini düşündüğünü biliyordum. Başımın ağrıması normaldi çünkü aldığım darbelerden biri kulağıma isabet etmişti. Ayrıca yüzüm şişmişti. Dudağım patlaktı. Çenem morarmıştı. Konuşurken rahat ettiğim söylenemezdi.
"İyi olacağım. O kadar kötü değil."
Ayağa kalkıp odadan çıktı. Yeni, su dolu bir bardakla döndü. Baş ucuna bıraktığı ilaç kutularından ikisini de açıp birer tane hap çıkardı.
"Bunları iç. Ben de sana kahvaltı hazırlayayım."
İlaçları içip kalkmak için üzerimdeki yorganı ittim ama elini elimin üzerine koyup beni durdurdu.
"Dinlenmen lazım. Hastaneden bir şartla çıktın. Evde yatmalısın."
"Mutfak sandalyesinde oturacağım. Senin yanında olmak istiyorum."
Dağhan benim hissettiğimden daha büyük bir acı çekiyormuş gibi görünüyordu. Onunkiler önümüzdeki günler içerisinde bana olacağı gibi hemen geçmeyecekti. Gerçi benim de yalnızca görünür olan yaralarım geçecekti. Ne zaman her şeyi gerçek anlamda geride bırakabileceğimden emin değildim.
Dağhan'ın kendini suçladığını biliyordum. Onu aramıştım ve o açmamıştı. Telefonu açmamıştı çünkü babamı ortadan kaldıracağı bir plan üzerinde gizlice çalışıyordu. Eğer o anda bana doğru yolda olmasaydı muhtemelen her şey için daha geç olacağını ona söylemeye çalışmıştım ama beni dinlemiyor, söylediklerimi duymak istemiyordu. Onu da beni de iyileştirecek tek şey zamandı. Yine de bu zamanı iyi kullanacaktım. Onun benden uzaklaşmasına izin vermeyecektim. Tabii aynı zamanda kendimi suçlamayı da bırakmam gerekiyordu ya da kendimde bir kusur bulmayı... Kendime dönüp dolaşıp soruyordum; ben sevilmeyecek biri miyim? Annem ve babam bana neden bunu yaptılar?
"Yardım almam lazım," dedim. "Babamın yaptıkları bir yana annemi affedemiyorum. Ona kızmadan duramıyorum. Onun da bir kurban olduğunu kendime söyleyip bana karşı olan davranışlarını hafifletiyorum," dedim parmağımla şakağıma dokunurken. "Tam burada anneme hak veriyorum ama bunun da yanlış olduğunu biliyorum," diye ekledim bu sefer elimi kalbime götürürken. "Ona öfkeli kalmak beni sadece yaşadığım kötü şeylerin içinde asılı bırakıyor, affetmek de çok uzak bir duygu gibi. Ne yapacağımı bilmiyorum."
Bana sarılması ani oldu. Beni kucakladığı gibi kendi kucağına taşıdı. Bacaklarım bir yanından sarkarken iri eli boynuma dolandı ve beni iyice kendine çekip çenesini kafamın üzerine yasladı.
"Özür dilerim," diye mırıldandı. "Özür dilerim, çiçeğim."
Ona boş yere özür dileyeceği hiçbir şey olmadığını söylemedim. İhtiyacı olan ne varsa almasına izin verdim. Ona sarıldım. Her zaman olduğu gibi birbirimize iyi gelmemizi diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 2
General Fictionİlk aşktan da önce ilk arkadaşlıklarını kurmuşlardı birlikte. İkisi de yalnızlığından sıyrılmış, kendilerine yaşamak zorunda oldukları hayattan bir kaçış sağlamışlardı. Yıllar geçtikçe arkadaşlıkları coşkuyla ilk aşka dönüşmüştü ama hayatın gerçekle...