Kalbini Koruduğun İçin Teşekkür Ederim
NİL
Dönüm noktalarımdan biri olarak gördüğüm o anın Dağhan'ın evine taşındığım gün olduğunu düşünüyordum ama yanılmıştım. Kendimi ona açmayı başarabildiğim akşam eşiği büyük ölçüde aşmıştık ama adı bile olmayan o dövüş kulübünde, ona sevdiğimi söylediğimde içimde hala kapalı tuttuğumu fark etmediğim bir kapı açıldı. O kapıdan dışarı vuran duygularımın filtresi yoktu. Yavaş değillerdi. Güçlü ve saldırganlardı. Senelerce hapsedilmiş olmanın acısını çıkarıyorlardı.
Taksiden inerken şoför sevgililer günümüzü kutlayınca birbirimize şaşkınlıkla baktık. Adama teşekkür edip gülerek araçtan inerken el eleydik.
"Ne kadar da uygun bir gün," dedi Dağhan sırıtarak. "Bana en güzel hediyeyi verdin bile."
Gözlerine bakarken ona karşı hissettiğim duyguların yoğunluğuyla boğuldum. Dağhan bunu gördü. Görmemesi imkansızdı. Eve girdiğimiz gibi onu kollarıma çektim. Üzerindeki montu çıkarıp atmaya çalışırken hareketlerim telaşlıydı.
"Terliyim," dedi Dağhan.
"Umurumda değil," dedim. Asla değildi. Kabanımı çıkarıp yere attım. Sabah hazırlanırken beni tutkuyla izleyen gözleri elbisemin üzerinde gezindi. Kolları sırtıma dolanıp fermuarı açtı. Elbisenin kalın kumaşını omuzlarımdan sıyırıp indirirken açıkta kalan yerlerime dudaklarını yasladı. Meme ucumu zor kapatan sutyenimin açıkta bıraktığı teni emerken elbise yere düştü.
"İlki hızlı olacak," diye beni uyardıktan hemen sonra elleri bacaklarımın arasındaydı. Külotlu çorabımı yırttığında şokla inleyerek omuzlarına tutundum. İç çamaşırımın ince kumaşını kenara itmeden önce şortunu ve boxerını indirdi. Bir an sonra kucağındaydım. Kendini girişime yaslayıp uzunluğunu tek hamlede içeri iterken adını haykırdım.
"Siktir!" diye sızlandı. Kafasını göğsüme gömüp dudakları ve dişleriyle tenime işkence ederken kendini bir kez daha içime itti.
"Dağhan..."
"Çiçeğim."
"Bir daha," dedim soluk soluğa. Kollarımı sıkıca kafasının etrafına doladım. Saçlarından terinin ve teninin kokusunu solurken gözlerimi kapadım ve kendimi tamamen Dağhan'a teslim ettim.
O çok güçlüydü. Orada duvara karşı ne kadar süre beni becerdiğini bilmiyordum. Saniyeler dakikalara karıştı. Soluduğum hava sadece ondan ibaretti. Dokunuşları her yerimdeydi. Ve içimi öyle güzel dolduruyordu ki her itişinde kendini bedenime kazıyor, ona ait olduğumu benden çok kendisine kanıtlıyordu.
"Nasıl ıslaksın hissediyor musun?" diye sordu. Dişleri kulağımı sıyırdı. "Bacaklarıma akıyorsun, Nil."
Ne zaman bu cesur sözlerine alışacağımı bilmiyordum ama işe yaradığı ve beni arzuya boğduğu kesindi.
"Sikimin etrafında kasıldığını hissediyorum. Öyle güzel ki... Yumuşacıksın. Cennet gibi."
Tam da dediği gibi sikinin etrafında bir kez daha kasıldım ve patladım. Çok hızlı ve aniydi. Bacaklarım o kadar çok titriyordu ki ona zar zor tutunuyordum.
Titremelerimi yatıştırmak ister gibi elleri kalçamı yoğururken, "Evet," diye inledi. "İşte böyle, çiçeğim."
Sonra beni odamıza taşıdı. Yatağa sırt üstü yatırıp üzerimde gidip gelmeye devam etti. Bir bacağımı omzuna kaldırdı. Açısını derinleştirdi ve hareketleri hızlandı.
Sana tapıyorum, dedi. Seni seviyorum. Ve onlarca arsız cümleyle doldurdu kulaklarımı. Ben bir kez daha kendimi kaybedene kadar durmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 2
General Fictionİlk aşktan da önce ilk arkadaşlıklarını kurmuşlardı birlikte. İkisi de yalnızlığından sıyrılmış, kendilerine yaşamak zorunda oldukları hayattan bir kaçış sağlamışlardı. Yıllar geçtikçe arkadaşlıkları coşkuyla ilk aşka dönüşmüştü ama hayatın gerçekle...