15. BÖLÜM

1.1K 140 11
                                    

Silahlar Çekilsin, Savaş Başladı

NİL

Aydan hiç vakit kaybetmeden savaşı başlatmıştı. Ofise çıkan asansöre bindiğimde bile iki kişinin doğrudan bana baktıklarını fark etmiştim. Bizim şirkette çalışıyorlardı ama aynı ofiste bile değildik. Birkaç kez göz ucuyla gördüğüm insanlardı sadece ama her nasılsa onlar beni fazlasıyla tanıyormuş gibi duruyorlardı. Aydan ne yapmıştı? Bir grup kurup insanlara fotoğrafımı atıp, bakın, bu kadın patronla yattı mı demişti?

Ofise girdiğimde yanlış anlamaya ihtimal dahi veremeyeceğim kadar çok fazla göz üzerimdeydi. Dizlerimden gücün çekildiğini hissetsem de sakince yürümeye devam ettim. Elif gibi uğurlu ayakkabılarım yoktu ama topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sese odaklanmak şu anda bana iyi geliyordu. Bir de kırmızı rujumu sürmüştüm. Dağhan hazırlandığım süre boyunca beni gözlerinde tükenmeyen bir arzuyla izlemişti. Gitmeden önce makyajımı bozmamaya özen göstererek şakağımdan öpmüş ve ne olursa olsun yanımda olduğunu söylemişti. O evden çıkmak istememiştim. Dağhan'ın tıpkı çocukluğumuzda olduğu gibi beni odasına götürmesini ve battaniyenin altındaki küçük kozamızda saklamasını istemiştim. Onun yanında her zaman güvendeydim.

Masama vardığımda beni izleyen gözlerle buluşmak için kafamı kaldırdım. Her birine çekinmeden bakarken karnımın nasıl ağrıdığını görmezden gelmeye çalıştım. En son Aydan'a ulaştım. Sandalyesinde geriye doğru yaslanmış kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Dudakları kendinden memnun bir ifadeyle kıvrılmıştı. Ona tıpkı onun gibi gülümseyerek karşılık verdim. Beni sarsmayı başarmıştı ama benim kadar güçlü değildi. Kendime inanmak zorundaydım.

Bacaklarını açtığın için burada değilsin, diye hatırlattım kendime. Bu işte en iyisi sensin. O yüzden ekibin liderisin. Kimse senin satış rakamlarına ulaşamıyor. Sen sürtük değilsin. Hak ettiğin için bu masada oturuyorsun.

Mete sorunu çözmeyi ona bırakmamı söylemişti. Bunu nasıl ve ne zaman yapacaktı? Az sonra toplantımız vardı ve buradakilerin üç katı kadar insanla bir araya gelecektik. Kendime istediğim kadar güveneyim, hepsinin bakışları altında ayakta durmaya devam edebilir miydim? Fısıltılarını duyabiliyor, ne dediklerini tahmin edebiliyordum. Kızgındım ama onlardan çok kendime. Şimdiye kadar işle ilişkilerimi asla birbirine karıştırmamıştım. Mete benim için her anlamda bir istisna olmuştu. Bedelini ödemek zorunda olduğum bir istisna.

Mete'nin sekreteri Veli gelip de kafasını bizim ofisin içine doğru uzattığında rahatladım. Her ne olacaksa bir an önce olsun istiyordum.

"Toplantı erken başlayacak, gelin," dedikten sonra bana baktı ve göz kırptı. Veli'nin başından beri Mete'yle beni tahmin ettiğinden şüpheleniyordum. Eh, artık emindim.

Kabanımı sandalyeme atıp laptop çantamı aldım ve kimseyi beklemeden biraz aceleyle Veli'nin peşinden odadan çıktım. Asansörün önünde bekliyordu.

"Merdivenleri kullanacağım," dedim. Bir grup insanla altı o kafesin içine girmeyecektim.

"Olur," dedi elini merdivenlere doğru uzatıp yürümem için.

"Benimle gelmesen daha iyi."

"Ne olur? Daha fazla mı dedikodu yaparlar?"

Veli zayıf ve uzun boyluydu. Koyu kahverengi saçları biraz dağınıktı ve çalışırken kullandığı gözlükler burnunu olduğundan daha büyük gösteriyordu. Yumuşak bakan kahverengi gözleri vardı. Tatlı bir çocuktu. Bildiğimiz anlamda yakışıklı değildi ama etrafına bana güvenebilirsiniz diyen bir enerji yayıyordu ve rahat tavırları onu çekici kılıyordu.

TUTKUNUN ESİRİ - Esaret Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin