Sabah gözlerimi araladığımda başımın ağrısı ile geri kapatmak zorunda kaldım. Çok içmeye alışık olmadığım için iki bardakta hemen sarhoş olurdum ve dün gece de beş bardaktan fazla içtiğimden dolayı başım felaket ağrıyordu.
Üzerimdeki anlam veremediğim rahatsızlık ile bakışlarım kıyafetlerimi buldu. Dün giydiğim kıyafetleri değiştirmeden uyumuştum ve bu dünyanın en rahatsız rahatsız edici durumu olabilirdi.
Sadece ayakkabılarım ayağımda değildi o da gece yatarken ayağımdan çıkmış olmalıydı.
Birden aklıma gelen düşünce ile kaşlarımı çattım. Ben dün akşam nasıl eve gelmiştim ki?
Dün akşama dair pek birşey hatırlamıyordum ama zaten kesin Kutay ya da babam korumalardan birisini gönderip beni aldırmıştır.
Dün yaşananların arasından hatırladığım tek şey ise abim ve Lina'nın kavgasıydı.
Sahi barıştılar mı acaba?
Kafamdaki sorular ile başım daha çok ağrıyınca oflayarak yatağa tekrar uzandım. Bugün işe gitmeyecek evde oturacaktım. Hazır patron olmuşken birazcık tadını çıkartmak fena olmazdı değil mi?
Telefonumu komidinin üzerinden alarak asistanım Mine'ye mesaj attım.
Mine
Eliza: Mine bugün olan tüm programları ertele çünkü işe gelmeyeceğim, önemli birşey olursa da bana haber verirsin
Mine: Tamamdır Eliza Hanım
Telefonu yatağın içine rastgele fırlattım ve daha rahat bir pozisyon bularak uyumaya devam ettim.
Kıyafetlerimi değiştirmeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi.
----------------------------------------------
İki saat sonra
Çalan telefon sesi ile gözlerimi aralamak zorunda kaldım.
Sabahın köründe beni arayan bu cani insan kimdi?
Oflayarak yatağın içinde kaybolmuş olan telefonumu aramaya başladım. Bulamayınca tekrar oflayarak sıcacık yatağımdan kalkıp yorganı kaldırdım.
Nihayet bulduğum telefonu elime alarak ısrarla çalan kişiye bakmadan yeni uyanmışlığın verdiği sinir ile açtığım gibi ona patladım.
"Yahu kardeşim senin zorun ne? Sabahın köründe bu işkence hangi insan evladına yapılır? Seni bu yüzden dava edeceğim ve mahkemelerde sürüneceksin, insanda mahremiyet bile kalmamış, uykumun en güzel yerinde aramak nedir ya?"
Sinir ile konuşmam üzerine karşıdaki kişi sanırım şaşırdığından dolayı bir süre cevap vermedi. Bu yaptığı ile tekrar ağzımı açmıştım ki derin bir nefes verdiğini duydum ve açık olan ağzımı geri kapattım.
Ama bu ne yazık ki çok uzun sürmedi çünkü Alkın'ın sesini duymak beklediğim son şeydi.
"Birincisi sabahın körü değil çünkü saat 15.00, ikincisi ise beni nasıl dava etmeyi planlıyorsun çok merak ettim açıkçası ve son olarak üçüncüsü bu saate kadar uyuduysan eğer mahremiyetin kalmasın zaten"
Saatin 15.00 olduğunu duyunca ağzım şaşkınlıkla açıldı. O kadar saat uyudum mu gerçekten? Ben kaç saat uyuduğumu hesaplarken onun son söylediği cümle ile hesaplamayı bırakarak sinirle kaşlarımı çattım.
"Ne demeye çalışıyorsun sen bana? Bu kadar saat uyumam gayet doğal birşey, ne yapsaydım senin gibi pardon piskopat gibi sabah saat beşte şirkete mi gitseydim? Ayrıca ben patronum istediğim zaman kalkar giderim işe"
Sinirli bir soluk verdiğini duydum ama açıkçası pek umurumda değildi.
"Şansa bak bende patronum ama bazıları gibi işten kaytarmak yerine herkes gibi çalışıyorum"
Alayla konuşması üzerine kaşlarımı daha çok çattım. Bu odun bana misilleme mi yaptı şimdi?
"Ne demeye çalışıyorsun sen?"
"Ne anladıysan o"
Dedikleri ile gözlerimi devirdim. İlk okul çocuğundan farkı yoktu. Mesela benim gibi dik başlı ve olgun olabilirdi ama nerde canım.
Sabahtan beri içimi kemiren soruyu sonunda merakıma yenik düşerek sordum.
"Herşeyi boşver şimdi, sen benim numaramı nereden buldun buna cevap ver"
Konuşmaya devam ederken bir yandan da duştan sonra giyeceğim kıyafetlerimi yatağın üzerine fırlatıyordum.
Boğaz temizleme sesi gelmişti.
"Muhasebeciden aldım başka nereden alabilirim ki"
Sesi kendinden emin ve gür çıkmıştı. Konuşmayı daha fazla uzatmamak adına asıl konuya gelmesini sağladım.
"Neden ardın beni?"
"Şirkete neden gelmediğini merak etmiştim ama sen hala uyuyormuşsun"
Düşünceli hali birazcık hoşuma giderken söylediği son sözü ile tüm düşüncelerim yok oluştu ve bu kadar odun olmasına karşı tekrar göz devirdim.
"Merakını giderdiysen kapatıyorum"
Cevap vermesini bile beklemeden telefonu yüzüne kapattım. Yatağa oturarak yüzümü sıvazladım. Ondan etkilenmemem lazımdı. Eğer etkilenirsem ona aşık olurdum ve ben bunu istemiyorum.
Aklımdaki düşünceler ile üzerimde olan ve beni artık gerçekten rahatsız eden kıyafetlerimden kurtuldum. Banyoya girerek kısa bir duş aldım. Sıcak suyun vermiş olduğu rahatlık hissi ile duştan çıkarak bornozuma sarıldım ve banyodan çıkıp saçımı kuruttum.
Yüzüme nemlendirici sürerek kuru kalmasını önledim çünkü çok çabuk kuruyan bir cilde sahiptim maalesef. Yüzüm ile olan işim bittikten sonra bornozumdan kurtularak gri eşofman takımımı giymeye başladım.
Üstümü giydikten sonra telefonumu alarak odadan çıkıp alt kata indim. Babamlar hala gelmemişti.Acıktığımı hissederek mutfağa gittim ve buzdolabını açtım. Yiyecek birşey bulamadığım için sıkıntı ile geri kapattım. Ne yani şimdi markete mi gitmem lazımdı?
Üşengeç bir insana bu işkence neden yapılır kardeşim?
Aslında gitmeyecektim ama karnımda oluşan 8.5 şiddetindeki deprem ile başka çarem olmadığını anladım. Ağlamaklı surat ifadem ile dış kapıya ilerledim.
Evin anahtarını ve hırkamı alarak evden çıktım. Hırkamın cebinde bulunan kulaklığımı telefonuma taktım.
Müzik eşliğinde hafif mırıltılarımla
markete doğru adımladım.🌸
Umarım bu bölümü de beğenirsiniz.İyi okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ortağım Bir Mafya
ChickLitKendi şirketine çalışmaya giden Eliza, başına neler geleceğinden habersiz bir şekilde yeni ortakları ile tanışır. ------------------------ Ona çıkışım üzerine beni araba ile arasına aldı. "Sabrımı zorlama küçük hanım" Sesi çok ürpertici bir şekilde...