Türkiye'de ki yetimhanelerde 18 yaşından sonra kalması yasakmış. Ben diğer ülkelerdeki gibi 21 yaşına kadar kalması serbest sanıyordum. Siz öyle okuyun lütfen.
Hiç yorum yapmıyorsunuz, yorum yapın lütfen
■ ■ ■
5 yıl önce...
(Doğan 20, Ahmet 17 yaşındayken)Doğan'dan...
Eşyalarımı spor çantaya dizerken içimdeki sıkıntı her saniye daha da büyüyordu.
Buradan gitmek istiyor muydum?
Evet.Ahmet'i burada bırakmak istiyor muydum?
Hayır.Ferhat abinin emriyle artık yanlarına geçecektim. Zaten yakında kalma sürem dolacağından her türlü çıkmak zorundaydım.
"Doğan." Bana seslenilmesiyle omuz üzerinden arkaya baktım. Emin yatağına yayılmış beni izliyordu. "Ahmet'le konuştun mu?" Diye sordu.
Ahmet'in bana karşı olan zaafını hepsi biliyordu."Daha değil." Dediğimde Mehmet'in sıkıntılı sesini duydum.
"Bir hafta kafamızı şişirecek şimdi." Diye söylendi. Elimdekileri bırakıp onlara döndüğümde hepsinin gözleri bana döndü.
"Ahmet ne yaparsa yapsın, karşılık vermiyorsunuz. Tamam mı?" Birbirlerine baktılar.
"Oğlum biz karışmıyoruz ki, o gelip sataşıyor." Diyen Melih'e baktım göz ucuyla.
"Biliyorum ama siz yine de karşılık vermeyin." Kimse bir cevap vermedi.
Bu sessizlik şu demekti; Hak ettiğide ağzının payını veririz.
"Bana bakın ben ciddiyim." Sert ve öfkeli sesimle afallayarak baktılar bana.
"Ahmet'e dokunan olursa gelir o elinizi götünüze sokarım, sürahi gibi gezersiniz etrafta.""Tamam abi anladık ya." Dedi Mehmet.
"Umarım anlamışsınızdır." Dedim tekrar işime dönerken. Giysileri katlayıp çantaya sıkıştırmaya çalışıyordum. Zaten çok bir şeyim olmadığından her şey sığmıştı.
Yarın gidecektim ve şu üç gündür ona nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. Şu an kafa yormam gereken çok daha önemli konular varken benim düşündüğüm tek şey mızmız bir veletti.
Yarın giymek için bir kazak ve pantolon ayırdım kenara. Çantanın fermuarını çektim ve ne olur ne olur ne olmaz diye boşalmış dolabıma geri koyarak kapaklarını kapattım.
Bu sırada odanın kapısı açıldı. Bir elinde havluyla Ahmet girdi içeri. Diğerleri onu görünce sessizleştiler.
Anında benim yanıma yaklaştı ve kendini benim yatağıma bıraktı. Tatlı bir mırıltı çıkarttı.
"Sular yine buz gibi olmuş, götüm dondu yıkanana kadar." Dedi yakınarak.
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Siktir, onu burada bırakmak istemiyordum.
Elimi yanağına koydum. Buz gibiydi. Bilerek yanağını avucuma sürtmeye başladı. Dudaklarında minik bir kıvrılma vardı.
"Lan üzerindeki Doğan'ın değil mi?" Diyen Melih'le Ahmet'in üzerindeki kazağa baktım. Cidden benimdi.
"Sana ne." Dedi Ahmet ters ters. Melih homurdanarak yanında konuşan Emin'e çevirdi bakışlarını.
"Yakışmış sana kedicik." Dedim gülerek. O da güldü.
"Bana her şey yakışır." Buruk bir gülümseme oluştu dudaklarımda.
Yanağındaki elimi sürterek saçlarını çıkarttım. Nemli, uzamış saçlarını okşadım yavaşça.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA -BXB
RandomYaramaz kişiliğiyle başı beladan kurtulmayan Ahmet, Ve onun kurtarıcısı Doğan... "Benim ailem sensin"