Öyle bir içimden geldi, aslında bu yoktu. Bu yoktu anasını satayım içimden geldi!! (Bülent Ersoy sesiyle)
***
"Ahmet düzgün dizsene şunları." Dedi Doğan.
"Ya düşüp duruyorlar." Dedim jenga bloklarını üst üste dizmeye çalışarak. Oflayıp elimi çektim. "Sen diz çok biliyorsan." Deyip kollarımı göğsümün altında bağladım.
Doğan bana bakıp başını iki yana salladı ve benim aksime düzgünce dizmeye devam etti blokları. Küçükken asla benimle oynamadığı için şu an onunla bunun gibi olan kutu oyunlarını oynuyor, içimde ukte kalan bir şeyleri tamamlamaya çalışıyordum.
"Kaybeden kazanana ne verecek?" Diye sorduğumda Doğan bana bakmazken omuz silkti.
"Ben bir şey istemiyorum. Sen karar ver."
Şu aralar ne istesem en fazla bir saat içinde önüme koyuyorlardı. Ne isteyebilirdim ki...
"Kaybeden kazanana sakso çeker?" Diye bir fikir sunduğumda burada olduklarını unuttuğum iki adam sessizce gülmeye başladı. Doğan dediğim şeyle irkilip yerinde doğruldu. Adamlarına göz ucuyla baktığında anında sustular.
"Ahmet başkalarının yanında şöyle konuşma demedim mi." Umursamazca omuz silktim. "Başka bir şey iste."
"Niye, n'olcak sanki yapsan?" Diye çıkıştım hemen. Daha önce de yapmıştı, yine yapardı.
Doğan göz ucuyla adamlarına bakıp kulağıma yaklaştı. Kısık bir sesle "Çünkü ben kazanırsam ödülümü alamayacağım." Dediğinde duraksayıp yüzüne baktım. Gözleriyle boynumu işaret etti.
"Doğan iyileşti artık." Dedim ama inanmadığı belliydi. Birkaç saat önce öksürürken ağzımdan kan çıktığını gördüğünde o kadar kötü olmuştu ki ağlayacak sanmıştım. Sürekli kendini suçluyordu.
"Ahmet, canının acımasını istemiyorum." Deyip yüzüklü eliyle saçlarımı okşadı.
Farkında bile olmadan konuyu değiştirip "Saçlarım uzamış dimi artık?" Diye sordum bir elimle saçlarıma dokunarak. İlk halinden çok daha iyi olduğu kesindi. Fakat hâlâ uzun sayılmazdı. Zaten aşırı uzun olsun istemiyordum ama kısa olması rahatsız ediyordu.
"Evet, çok güzel..." Dedi Doğan dalgın bir ifadeyle saçlarımı okşarken.
"Abi!" Adamlarından biri seslenince gözlerimi devirdim. Bir salmıyordu bunlar. "Bir bakar mısın?" Doğan yüz ifademe gülüp saçlarımı karıştırarak ayağa kalktı.
Oflayıp arkama yaslandım. Kapının açılma sesi ile gelen adım sesleri ilişti kulağıma. Ardından Doğan'ın gülerek "Hoop, yavaş." Demesiyle kaşlarımı çatarak yerimde doğruldum ve kapıya baktım.
Siyah bir köpek dilini dışarı çıkarmış, ön patilerini Doğan'ın bacaklarına dayamış, yerinde heyecanla kıpırdanıp duruyordu. Doğan bir dizini yere dayayarak eğildi ve elleriyle köpeğin başını sevmeye başladı.
"Koçum." Dedi köpeği severken.
Kaşlarım düzelirken ayağa kalkıp ayağımdaki sargıya dikkat ederek yanına adımladım. Doğan eğildiği yerden bana baktı. "Bu nerden çıktı?" Dedim ben de yanına eğilip. Köpek bana bakınca elimi atıp çenesini sevdim. Ama köpek beni umursamadan Doğan'a döndü heyecanla.
"Bizim mekana gelip duruyordu, alıştı bize. Şimdi de yakamızdan düşmüyor, bizimkileri takip edip gelmiş buraya da."
"Vay piç." Dedim gülerek köpeğe dönerken. Köpek ona dediğimi anlamış gibi bana bakmıştı. "İsmi ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA -BXB
AcakYaramaz kişiliğiyle başı beladan kurtulmayan Ahmet, Ve onun kurtarıcısı Doğan... "Benim ailem sensin"