24- Şarap ve Sigara

3.7K 267 38
                                    

Önceki bölümü atlamayın.

Ha birde silahlardan bir sik anlamadığım için götümden bir şeyler uydurdum, detaylara takılmayıp beni utandırmazsanız sevinirim.

***

22. Bölüm devamı Doğan'ın anlatımıyla...

Ahmet yüzüme öfkeyle bakarken neredeyse titreyen çenesi ağlamamak için kendini tuttuğunu belli ediyordu.
Son defa bana bakıp arkasına döndü ve büyük adımlarla odadan çıkıp kapıyı ardından sertçe çarptı.

Yumruk yapıp sıktığım elimi serbest bırakırken elimle yüzümü ovaladım. Yine kendime engel olamamamıştım ve Alex piçine olan öfkemi Ahmet'e göstermiştim. Onu üzmek istemiyordum ama bir şekilde üzüyordum. Bu huyumu hemen düzeltmeliydim. Ahmet'i üzmek istemiyordum.

Sinirle arkamdaki güllerin yandığı varili sert bir tekmeyle devirdim. Ateş düşüp dağılırken büyük adımlarla kapıdan çıktım. Kapıda bekleyen adamım beni görünce anında yerinde dikleşti.

"İçeriyi temizle." Dediğimde bir şeyler dediğini duydum ama umursamadan toplantı yaptığımız odaya ilerledim.

Odaya girmeden önce hemen yandaki kendi odama girdim. Üstümdeki siyah gömleği çıkardım ve siyah bir sporcu atleti giydim. Sinirlendiğim zaman kan akışım hızlandığından mıdır bilmiyorum ama vücudum alev alıyordu sanki. Ateş basıyordu bedenime.

Büyük ve sert adımlarla toplantı odasına girdiğimde içerideki adamlar anında bana dönmüştü. Beklettiğim için Alex'in ortaklarından biri olan Acun'un suratı asılmıştı ama bana karşı sesini çıkarmıyordu, daha doğrusu çıkaramıyordu.

Yanlarına gittiğimde Altan göz ucuyla bana baktı. Bir şeylerin ters gittiğini anlamış olmalıydı.

"Mallar bunlar mı?" Dedim. Yanyana dizilmiş varilin üstündeki silahı aldım. Bu büyük deponun içinde 3 kasa silah vardı. 297 kasada hazırdaydı ve deponun dışında, tırların içinde yeni sahibini bekliyorlardı.

"Bunlar." Dedi Alex mavi gözlerini üzerimden çekmezken.

Gözleri tanıdıktı. Daha önce görmüşüm gibi hissediyordum. Büyük ihtimalle daha önce bir yerde karşılaşmıştık ama işim gereği günde onlarca insanla konuşuyordum. Hatırlamam pek mümkün değildi.

İlk tabancayı aldım ve kabzasına sürttüm elimi. Çeliği en son kaliteydi. Bunu yılların verdiği tecrübeyle dokunarak bile anlayabiliyordum. Tabancayı inceledim biraz. Mallarda bir sorun olma ihtimali çok düşüktü. Çünkü kimse bana kolay kolay sahte mal satma cesaretine giremezdi. Fakat bu karşımdaki adama hiç güvenmiyordum. İşimi riske atamazdım. Trilyonlar yatıracaktım bu silahlara. Bu kadar yüklü bir miktar parayı sahte mallara harcarsam işlerim çok büyük aksardı.

Tabancayı duvara tuttum ve bir el ateş ettim. Altan'ın yanında duran Derin ses çıkmamasına rağmen irkildi.

"Bizimkilerden ver." Dedim elimi Altan'a uzatırken.

"Malları daha geçen gün yeteri kadar incelediniz zaten. Şimdi uzatmanıza gerek yok. Yapılacak işlerimiz var."

Gözlerim Acun'a kaydı. Ona bakmamla kaşları hafifçe çatılırken yutkundu ve gözlerini kaçırdı.

"İşime karışma." Dedim uzatmadan. Onunla uğraşamazdım.
Bir daha konuşmaya cesaret etmedi zaten.

Altan avucuma bu tabancanın aynısından ama bizim özel olarak, bunlardan bağımsız aldığımız tabancayı koydu. Onu da az önce ateş ettiğim yere doğrulttum ve bir el ateş ettim.

BELA -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin