TAEHYUNG
Pencerede ki güneş ışığının gözüme vurmasıyla istemeden de olsa uyanmıştım. Yerimde esneyip sol tarafıma baktığımda uyuyan minik bir tavşan gördüm. Biraz yanına doğru gidip elimi saçına götürdüm. Saçları yumuşak ve güzeldi. Benim saçımla oranla biraz uzun olan saçları ve kokusu beni benden alıyordu. Biraz saçını sevip daha sonra da banyo yapmak istemiştim ama ta ki Jungkook'un saçları elimde kalana kadar.
Elime dökülen bir miktar saça baka kalmıştım. Hayır bu olamaz olmamalı! Kesinlikle rüya olmalı kesinlikle!
Yanımda hareketlilik olduğunda hemen elimdeki saçı yatağın altına koyup sakladım. Jungkook'a baktığımda gözlerini ovalıyordu. Beni daha görmemişti. Gözlerini etrafta gezindirip en sonunda benim olduğum tarafa baktığı anda ışık görmüş tavşan gibi birden yerinden kalkmıştı.
" B-Ben neden s-sizin odanızdayım?" şaşkın ve ürkek bir şekil sorduğu soruya karşı;
"Bunu sana sormak lazım Jungkook odamda ne işin var?" Dedim.
"B-Ben buraya isteyerek gelmedim." Dediğinde yerimden kalkıp onun yanına doğru gittim. Ben yanına yaklaştıkça o uzaklaşıyordu. En sonunda sırtı duvara geldiğinde yolun sonuna vardığını anladı.
Onun yanına kadar gelip "elimi kaldırdığım anda hemen elleriyle yüzünü kapatıp kendini korumaya çalıştı. Ona zarar vereceğimi düşünüyordu. Yanılmıyordu da. Elimi indirip " seni çok büyük bir ceza bekliyor Jeon Jungkook! "Diyip ondan uzaklaştım.
"Git bana kahvemi yap 5 dakikan var sakın gecikeyim deme!"
Bunu dememle odamdan hızlı bir şekilde çıktı. O gittiğinde hemen yatağın altına sakladığım saçı aldım. Eun haklıymış cidden kansermiş! Peki şimdi ne olacaktı cidden 4 ay sonra ölecekmiydi. Yoksa bir mucize olup kurtulacak mıydı?. Bunların yaşanması ihtimaldi ama sadece 2.sinin yaşanmasını istiyordum.
Ama neden? Neden 2. Seçeneği istiyordum. Yaşamasını niye istiyorum. Zaten onu öldürmeyecek miydim? O halde yaşamasını istemem tam bir aptallık olur eğer onu cidden öldürmek istiyorsam o zaman üzülmem değil sevinmem lazımdı.
Ama ben neden sevinemiyordum? Bunun bir nedeni olmalıydi ve ben bu nedeni öğrenmeliydim.
Ben böyle düşüncelerimle savaşırken odamın kapısı çalındı. Jungkook'un geldiğini düşünüp "gir" komutunu verdim. Fakat gelen kişi Jungkook değil, Yoongi idi.
"Hyung bir sorun mu var?" Dediğimde, "Hayır Tae sadece bunu vermek için gelmiştim" dedi. Elindekine baktığımda günlüğe benzer bir defter olduğunu gördüm. "Bu ne Hyung? dediğimde"Jungkook'un günlüğü dedi.
Tae: "İyide bunun sende ne işi var?"
Yoongi: "Sen adamlarına Jungkook'un evini yakmasını emrettiğinde, içlerinden biri bulmuş. Baya sargılı bir bezin içindeydi. Adamların da önemli birşeydir belki diye bana vermişlerdi. Ama ben sana vermeye unuttuğum için şimdi veriyorum". Dedi.
"Tamam hyung teşekkürler" dememle "kahvaltıya geç kalma" deyip odamdan çıktı." Elimdeki günlüğe bakakalmıştı. Yatağa oturup baya kalın olan günlüğü okumaya başladım.
Sevgili Günlük,
Bugün okul çıkışı eve doğru yürüyordum. Aslında yürümek yalan olurdu çünkü son hızla koşuyordum. Nedeni ise eve geç kalmam idi. Evim okula çok uzak olduğu için normal bir insanın yürüyerek okula gitmesi, çılgınlık ya da aptallık olurdu ama ben maalesef her gün bu yollardan gidip geliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prisoner Slave
Fiksi PenggemarBorcunu almak için gittiği evde Jungkook'u gördüğü an ona aşık olup fakat bir türlü onuruna yediremeyen Taehyung, bir sebepten dolayı onu kendi evine götürür ve ona köle muamelesi yaparak kendinden soğutmaya çalışır ama Taehyung'un bilmediği bir şey...