~Gamze'den~
Akşam yemeğinden sonra çocuklar odalarına geçmişlerdi. Ahsen hâlâ sessizdi. Bizde konuşmak için uygun anı bekliyorduk. Ali'nin doğum gününü de akşam kutlayacaktık. O yüzden masayı toparlayıp pastayı da dolaba kaldırmıştım. Yatsı namazlarımızı cemaat olarak kıldıktan sonra Asaf'la salona geçmiştik. Bugün Asaf'la cemaat olmak istediğim için Camii'ye gitmemişti. Ali Enes'te biz kılarken yanımıza gelmiş bizi taklit ederek namaz kılmıştı. Gerçekten çok farklı bir çocuktu Ali. İçinde bir cevher, gün yüzüne çıkmak için çaba sarfediyordu bu yaşında.
Asaf'ımla salonda ne yapmamız gerektiği hakkında konuştuk biraz. Ahsen'le uygun bir dille konuşup neler olduğunu öğrenmemiz gerekiyordu. Odaya girdiğimizde Ali Enes saçlarıyla uğraşıyor, Ahsen de çalışma masasına oturmuş, dalgın bir halde boyama yapıyordu.
Ali Enes "Annee! Babaa! Bakııınnn sacyarıma?"
Ali'nin heyecanlı haline gülümseyip iki adımda yanına ulaştım ve iki yanağından da öptüm.
- Oğlum, ne güzel olmuş saçların.
Babası da yanımıza gelmiş, Ali Enes'in yanaklarını elleriyle tutup alnından öpmüştü.
- Baba, öyle yapaysan saçım bozuluy ama..
Ali babasını sakince uyarırken babası da ona gülerek karşılık vermişti.
"Haklısın oğlum, özür dilerim."
Oğlumuza doğru hafif eğilip "Hadi ablanın yanına gidelim."
Fısıltıyla söylediklerimle Ali Enes'in yüzü asılmıştı. Kaşlarını üzüntüyle çatıp dudaklarını büzerken sessizce "Anne, Aysen çok üzdün... Onunya oynamaya çayışıyoyum ama oynamıyo." diyerek elindeki tarağı masanın üzerine koydu. Üzerine çıktığı basamaktan inip ablasının yanına ilerlerken peşinden ilerleyip Ahsen'in yanına oturduk.
Ahsen geldiğimizi hissedip bize döndüğünde Asaf kızımızı kucağına alırken ben de oğlumuzu kucağıma aldım. Asaf Ahsen'in saçlarını eliyle okşayıp yanağından öptü ve gözlerine odaklandı. Onlar konuşurken bizde onları izliyorduk.
Asaf: Babasının bir tanesi, neden üzgünsün sen bakalım?
- Üzgün değilim baba.
Ali: Yalan söyemek dünah Aysen, üzdünsün biliyoyum ben..
Ali endişeyle ablasını süzerken Ahsen başını babasının göğsüne yaslamış sessiz kalmıştı.
Ali: Budün benim doyum dünüm ya, sen üzüyüysen düzel olmaz ki doyum dünüm.
Asaf, Ahsen'e kollarıyla sarılıp kendine iyice yaslarken başından öptü. "Kızım, bir sorun varsa bize söyleyebilirsin çekinmeden. Hem söylersen sorunu çözebiliriz."
Ahsen: Baba... Bir şey yok ama... Ben okula gitmek istemiyorum.
Asaf "Ne yapacağız" der gibi bana bakarken sağ elimi uzatıp kızımızın elini tuttum.
- Annecim, okulda kötü bir şey mi oldu?
Hayır anlamında başını salladı. Ama bir şey olduğuna emindim. Dolan gözlerini elinin tersiyle silerken babasının kucağında doğrulup endişeli bakışlarla babasının ağzından çıkacak sözcükleri bekliyordu.
Asaf kızımıza karşı gülümseyip "Prensesim, okulda bir sıkıntı mı oldu, yoksa sen okumayı mı sevmedin?" diye sorduğunda kızımız "Ben.." deyip bekledi bir süre. Endişeli bakışlarını yerden alıp babasının ela gözlerine odakladı ve "Baba sadece gitmek istemiyorum." diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan (Tamamlandı)
Teen FictionBu kitap mefhum isimli kitabımın ikincisidir!!! Mefhumu okumadan bunu anlamanız zor olabilir ☺️ Ruh-u Revan; Ruhun zuhuru, ruhun akışı, ruhun ferahlığı anlamlarına gelir... Tanıtım, İnsan nedir? Bunu sorgulayarak başladım ben. Sahi insan nedir ge...