~Yazardan~
Ali iki gündür hastanedeydi. Kalkacak gücü kendinde bulamıyordu. Herkes karaciğeri Ali'ye uygun mu diye test yaptırmıştı.
Anne ve babasının bile karaciğeri uymamıştı.. Her geçen gün umutları azalıyordu.
Ali hasta olmasına rağmen, ailesini umutlandırmaya çabalıyordu. O Ali'ydi, her zaman olduğu gibiydi. Onun yerine ailesi hayıflanıyordu.. O kadar ağrısı olmasına rağmen Ali sesini bile çıkarmıyordu. Çünkü biliyordu ki bu Rabbinden gelen bir imtihandı. Derdi veren dermanı da verirdi..
Erva'nın ardından Ahsen de test yaptırmıştı. Onların da karaciğerinin uyumsuz çıkmasıyla Gamze ve Asaf iyice umutsuzluğa kapılmıştı.
Gamze'nin merakla bekleyen oğlunu da bilgilendirmesi gerekiyordu. Yüzü asık bir şekilde Ali'nin odasının önünde durdu Gamze. Yüzüne yalancı bir tebessüm kondurarak içeri girdi.
- Oğlum.
Ali'nin yatağının üzerinde oturmuş, Kur'an-ı Kerim okuduğunu gördüğünde yanına gelerek yatakta kalan boşluğa yavaşça oturup beklemeye başladı.
Ali ayeti kerimenin sonuna geldiğinde gülümseyerek annesine baktı.
- Annem, iyiyim merak etme. Sen nasılsın?
Ali'nin sorusu, gözlerinin dolmasına sebep oldu. Oğlunun, bu halde olmasına rağmen annesini düşünmesi Gamze'nin hüzünlenmesine sebep olmuştu.
- İyiyim annem, sen iyi olda ben daha iyi olurum.
İstemsizce sesi titremişti Gamze'nin.. Ali de anlamıştı bu titremenin sebebini. İçinden Rabbine sığınarak elindeki Kur'an-ı bağrına bastı.
- Annem, üzülme her şey olacağına varır.
Ali'nin söylediklerine Gamze'nin imanı tamdı. Yine de oğlunun gözlerinin önünde acı çekmesi ona zor geliyordu.
- Oğlumm, uygun karaciğeri bulacağız inşaAllah tamam mı, hadi sen dinlen, yorma kendini.
Gamze kendini hastane koridorlarına attığı gibi serbest bıraktı göz yaşlarını. Oğlunun çektiği acıyı görmek ona iyi gelmiyordu. Her ne kadar Ali bir şeyi yokmuş gibi davransa da acı çektiğini biliyordu, o anneydi çünkü...
***
Asaf günlerdir aklına gelen kötü düşünceler yüzünden o kadar bunalmıştı ki.. En yakın dostu Enes'i kaybetmişti, sonra Enes'in annesi, en sonda Enes'in babası, Mustafa ağabeyi göçmüştü bu dünyadan.. Bu kayıpların ardından birde...
O ihtimali düşünmek bile istemiyordu Asaf. Nefesini toparlayamıyor, içine çektiği her nefes ciğerlerini yakıyordu. Oğluna donör bile olamamıştı. Nasıl bir babaydı o? Ne işe yarıyordu? Kızını mutlu edememişti.. Oğlu için ciğerini bile veremiyordu. Ne için vardı o?
Günlerdir uykusuzdu. Gözüne tek damla uyku girmiyordu. Sağa sola koşturuyordu. Ablasına, ağabeyine, kardeşine, yeğenlerine herkese haber etmişti ama yok.. Uygun bir karaciğer bulunamamıştı Ali için. Daha ne kadar kişiye ulaşabilirdi bilmiyordu...
Birkaç arkadaşına daha haber verdikten sonra kızını çağırdı yanına. Kaan ağabeyiyle görüşmesi gerekiyordu. İsteme gününde yaşananlardan ötürü özür dileyecekti.
Ömer'in kalbini çok kırmıştı ve bunu da düzeltmesi gerekiyordu. Ömer masumiyetini kanıtlamıştı. Gerçi kanıtlamasa bile Asaf'ın ona güvenmesi gerekirdi.
Ömer'in arkadaşı kendince bir oyun oynamıştı Ela'ya. Ela ve ailesine olan öfkesinden ötürü, Ömer onu seviyormuş gibi göstermişti. Ömer'in Ahsen için yazdıklarını çalarak, kağıtların üzerine Ela yazıyor ve Ela'ya gönderiyordu. Ela da durumu anlamış Ömer'den özür dilemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan (Tamamlandı)
Teen FictionBu kitap mefhum isimli kitabımın ikincisidir!!! Mefhumu okumadan bunu anlamanız zor olabilir ☺️ Ruh-u Revan; Ruhun zuhuru, ruhun akışı, ruhun ferahlığı anlamlarına gelir... Tanıtım, İnsan nedir? Bunu sorgulayarak başladım ben. Sahi insan nedir ge...