Bölüm:33 ❤️

48 14 9
                                    

~Ömer'den~

Son görevimizi yerine getirirken kafamda binbir düşünce dolaşıyordu. Askerliğimi yapmıştım, bundan sonra hayatım nasıl olacaktı? Bence bir erkek için askerlik tamamen bir dönüm noktasıydı. Okulunu okur bitirirsin, askere gidersin ve işte tamam şimdi tam bir "adam" olursun. Biz erkekler için hayat böyle ilerliyordu... Şimdi tam anlamıyla bir "adamdım ", halkın tabiriyle tabii ki... Elimdeki silahı temizlerken aklıma yine, "O" düştü... Ona bir kadın gözüyle çok geç bakmıştım. Evet hoş bir kızdı, güzel bir kızdı ama hep bir ağabey edasıyla yanında dolaşmam gerektiğini hissetmiştim ya da kendimi öyle şartlandırmıştım. Ta ki bana o mektubu verene kadar... O bana yazdığı mektubu verdiği zaman fark ettim kendi içimde kopan fırtınaları... Askere gitmeden önceki akşam çardakta konuşmamız hala aklımı bulandırıyordu. Yıldızlardan bahsetmiştim ona, annemle babamın aşkının simgesi olan yıldızlardan... Annemle babamı birbirine bağlayan yıldızlar neden bizi de birbirimize bağlamasındı ki...

O akşam ilk kez sözcüklerimizde bir kardeş tınısı yoktu. İlk kez, belki de benim sözcüklerim de, bir sevda tınısı vardı... Asaf amcanın yüzüne nasıl bakacaktım o akşamdan sonra?Ali'nin yüzüne nasıl bakacaktım? Hatta kendi babamın yüzüne nasıl bakacaktım bilmiyordum... Babam demez miydi bana "Oğlum neden daha önce anlatmadım?" belki Asaf amca bile demez miydi "Gizli gizli konuşmak yerine bize niye haber vermediniz?" diyebilirlerdi, çünkü haklarıydı. Peki ben nasıl cevap verebilirdim? İşte onu bilmiyordum... Gerçi ben böyle çoğul konuşuyordum ama o kız bana dememiş miydi "Sana olan hoşlantım sadece ergence bir şeydi." diye. Şu an benden hoşlanıp hoşlanmadığını bile bilmiyordum... Belki de elimdeki fırsatı kaçırmıştım, belki de gönlümün kapılarını sonsuza dek kilitlemem gerekecekti...
Ama bu konuda kendime sadece şunu söyleyebilirdim ki, "Hayırlısı olsun Ömer, hakkında hayırlısı olsun... Hakkında hayırlısı kimse, nasibin kimse o olsun. Vardır Allah'ın bir bildiği..."

(Buraya kadar @ahenksarigull ün kaleminden)

İçimden orucumuzu açmaya ne kadar kaldı acaba diye düşünürken ezan sesiyle heyecanla yerimden kalkacaktım ki Kulaklarımı çınlatan sesle eş zamanlı olarak sol kolumda hissettiğim sızı acıyla bağırmama sebep olmuştu.

Sağ elimle kolumdaki yarayı tutarken yanıma gelen kişiyle başımı kaldırdım.

Deli Çerkezdi bu..

"Noluyor ya?"

Diye sordum acıyla inleyerek. Çerkez endişeyle bana bakıyordu.

"Ömer ağabey. Ben vurdum seni. Özür dilerim Ömer ağabey. Bilerek olmadı yanlışlıkla bastım tetiğe, şeyy daha doğrusu seni düşman zannettim."

Son cümlesini söylerken utanarak başını öne eğmişti. Sakinleşmek adına içimden tövbe estağfurullah çekerek koluma baktım. Acıdan kolum uyuşmuştu.

- Ömer iyi misin aslanım?

Fatih komutanı başımla onayladım
"Hayatımda ilk kez orucumu kurşunla açtım komutanım, nasıl olayım?"

"Revire gidelim hemen." diyerek kalkmama yardımcı olmuştu. Revire gittiğimizde komutan telefonumu alıp odadan çıkmıştı. Aileme haber vermemesini rica etmiştim. Şimdi onları telaşlandırmak istemiyordum. O da tanıdığın birine haber vereyim bari demişti. E ben de Asaf abiyi söylemiştim.

***

Doktor kurşunu çıkarmış yarayı sarmıştı. O mola vermek için odadan çıkarken Fatih komutan içeri girmişti.

- Ömer, senin Asaf abin, benim yıllar yıllar önce beraber görev yaptığım Asaf çıktı.

- Gerçekten mi komutanım?

Ruh-u Revan (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin