Selamun aleyküümm
~Ahsen'den~
Kapının kapanma sesiyle gözlerimi aralayıp başımı, yemek masasına yasladığım kolumdan kaldırdım. Uykulu gözlerle gelen kişiye baksam da gözlerimdeki buğu bana engel oluyordu. Gözlerimdeki buğuyu gidermek için ellerimi yumruk yapmış ovalarken gelen kişi yanımdaki sandalyeye oturmuştu. Ellerimi gözlerimden çektiğimde Ali'yle göz göze gelmiştik, anında sarılmıştı bana.
"Abla iyi misin?"
Cevap vermeden sarılmaya devam ettim. İyi değildim. İyi olabilmek için bir sebebim yoktu...
Benden ayrıldığında Ali'nin de gözleri dolu doluydu. Yüzü de kızarmış, bazı yerleri kabarmıştı, bu haline kaşlarım çatılırken, ellerini tutup baktığımda ellerinin de bazı kısımlarının kabardığını gördüm.
"Ne oldu sana?"
"Şey, babam pastayı götür deyince benimde aklıma Rabia geldi, ona götürdüm. Annesi Züleyha hanım sağolsun içeri davet etti beni. Rabia da pastadan yememi isteyince, bir lokmadan bir şey olmaz diye düşünmüştüm..."
"Gel buraya" deyip tekrar sarıldım. Belli ki Rabia'ya kıyamamıştı. Tekrar ayrıldığımda "Demek ablan için çilekli pasta aldın, alerjin olmasına rağmen." diyerek gülümsedim. Babamla olan kavgadan sonra gülümsemek biraz garip hissettirmiş açıkçası.
"Sen de küçükken çilekli pastayı çok sevmene rağmen sırf ben istedim diye benim için çikolatalı pasta almıştın."
Ali'nin de yüzüne buruk bir gülümseme yerleşti.
"Abla babam neden öyle yaptı? Sen de biliyorsun, o pamuk gibi bir adamdır normalde.."
Ali haklıydı babam pamuk gibi bir adamdı ve onu bu hale ben getirmiştim...
Bu konuyu daha fazla konuşmak istemediğim için saatime bakarak oturduğum sandalyeden kalktım.
"Hadi sen Camii'ye git. Ben yatacağım biraz."
Ali de benimle birlikte ayaklanmıştı ve hiç beklemediğim bir teklif sunmuştu bana.
"Abla, sen de gelsen? Bak eminim namaz kılınca huzur bulacaksın."
Namaz kılınca huzur bulmak.. O huzuru biliyordum ama Rabbimizin huzuruna çıkmayı bırak, bu halde babamın karşısına çıkmaya bile utanıyordum.
"Ali, beni düşünüyorsun farkındayım ama şimdi değil."
Diyerek konuyu kapatmaya çalıştım. Biz konuşurken babam girmişti içeri. Sanki ben yokmuşum gibi sadece Ali'ye bakarak "Hoşgeldin oğlum, annen hastaneye gitti. Acil bir ameliyatı varmış. Bir şeyler hazırlayacağım size. Sen Camii'ye gidecek misin?" demişti.
O araya sıkışan 'siz' sözcüğü varya, şuanda o kadar kıymetliydi ki benim için. Eskiden babamın bana 'Prensesim' diye hitap edişine yüzümde güller açarken, şimdi o 'siz' in içine beni de kattığı için mutlu olmuştum. Her şeyi bu hale ben getirmiştim ama geri nasıl düzeltecektim bilmiyorum. Onu da zaman gösterecekti artık.
"Evet baba. Aslında sana bir şey daha söylemem lazım. Ömer abi beni ve ablamı, cafeye çağırdı. Normalde hayır derdim ama Ömer abi 'Gelmezsen darılırım' deyince sana sormak istedim."
Demek Ali'yi ve beni çağırmıştı hayret. Belki de Büşra abla istemişti gelmemi. Onun isteği değildi.
Gözlerimi yere odaklayıp babamın vereceği cevabı beklerken babam buzdolabının kapağını aralayıp "Haberim var. Erva'nın ve ablanın doğum gününü kutlayacaklarmış. Sen gidebilirsin. Dediğim gibi ablan bugün pastasını yedi, o ona yeter." demesiyle hızlı adımlarla mutfaktan çıktım. Odama girdim, kapıyı kapattım ve kilitleyip olduğum yere çöktüm. Hıçkırıklarımı sessiz tutmaya çalışarak serbest bıraktım. Bunları söyleyen benim babam mıydı gerçekten? O kadar mı sinirliydi bana?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan (Tamamlandı)
Teen FictionBu kitap mefhum isimli kitabımın ikincisidir!!! Mefhumu okumadan bunu anlamanız zor olabilir ☺️ Ruh-u Revan; Ruhun zuhuru, ruhun akışı, ruhun ferahlığı anlamlarına gelir... Tanıtım, İnsan nedir? Bunu sorgulayarak başladım ben. Sahi insan nedir ge...