Bölüm:45 💮

54 12 11
                                    

~Erva'dan~

Ali'nin de geleceğini duyunca moralim yerine gelmişti. Normalde gelmeyeceğini söylemişti ama nasıl olduysa vazgeçmişti. Belki de Yusuf ikna etmeyi başarmıştı.

Tören için kampüse geldiğimiz an içimde o burukluğu hissetmiştim.. Koskoca beş yıl bitmişti ve artık mezunduk. Bu okulda geçen günlerim, zorlandıkça ağladığım, ağladıkça daha da güçlendiğim o günleri çok özleyecektim...

Aileler genellikle bir yerde toplanmışlardı. Bizde ilahiyat fakültesi olarak binamızın önünde toplanmıştık. Fotoğraf çekimine az kalmıştı. Ali'yi de hiç görememiştim. Merak ediyordum, en azından gelirse birlikte mezuniyet fotoğrafımız olacaktı..

Etrafıma bakınarak ilerlerken birine çarpmamla duraksayıp, sırtı bana dönük olan kişiye baktım. Ben utanç içinde geri çekilirken, çarptığım kişi de başı eğik, bakışları yerde bana dönmüştü.

- Ali sen miydin? Özür dilerim.

Ali'yi ararken bu şekilde bulmayı beklemiyordum açıkçası.. Ali'nin kaşları çatılmış, başını hiç yerden kaldırmadan "Sorun değil." demiş ve önüne dönmüştü. Bir anda utanç duygularım öfkeye bırakmıştı yerini.

- Birde döv istersen Ali!

Arkamı dönüp gidecekken Ali'nin seslenmesiyle duraksadım.

- Özür dilerim.. Ben yine yanlış bir şey yaptım sanırım.

Yok Ali ne yanlışı, alt tarafı dövecek gibi beni azarladın o kadar! Ali'yle konuşmak istemesem de ondan almam gereken bir intikam vardı. Kaşlarımı çatarak ona doğru döndüm ve aynı onun ses tonuyla "Sorun değil." deyip tekrar sırtımı döndüm ona. Ve istemsizce sırıtmaya başladım. Ali'nin yüzündeki şaşkın ifade o kadar komikti ki!

Fotoğraf çekimi vakti geldiğinde herkes Fakülte binasının önündeki merdivene sıralanmıştı. Ben de kızların yanında yerimi aldım hemen. Birazdan Ali'yle ilk kez aynı fotoğraf karesine girecektik, ona kızgın olsam da yine de heyecanlanlıydım.

Birkaç fotoğraftan sonra hep birlikte keplerimizi yukarı fırlatmıştık.. Bu ânı çok beklemiştim ve hamdolsun nasip olmuştu.

Yorucu geçen törenin ardından Berru ile bir kenara geçmiştik. Sohbet ederken Berru'nun arkadaşı Sema da katılmıştı aramıza. Yüzünde heyecanlı bir ifade vardı ve yalan yok merak etmiştim bu heyecanın sebebini.

- Ayyyyy kızlar! Ali'yle konuştum az önce!

Ali'nin ismini duymamla tamamen ona odaklandım.

- A-a? Ali'yle mi? Şu Ali Enes'le?

Demişti Berru. 

- Kep atarken dikkatimi çekti, baktım Ali atmadı kepini. Hemen gittim sordum, neden kepini atmadın diye.

- Eee niye atmamış?

Size ne ki Ali'den!

- Birinin başına gelirde, benim yüzümden canı yanar diye atmamış. Ay birde sizli bizli konuşuyor görsen..

Sema hoşuna gittiğini belli ederek anlatırken ben artık delirmek üzereydim!

- Ne? Yok artık! Ayy tam aşık olunacak çocuk haa!

- Yok artık Berru! Ben seviyorum Ali'yi!

Sema'nın sinirlenerek söyledikleri Berru'nun da moralini bozmuştu. Benim ise gözlerim sonuna kadar açıldı. Ağzımdan da tek bir kelam çıkmamıştı.. Ne diyecektim ki? Ben seviyorum Ali'yi mi diyecektim?

Ruh-u Revan (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin