~Ahsen'den~
Babamın bakışlarında ki hayal kırıklığı yüreğimi delip geçiyordu. Sanırım onu tamamen kaybetmiştim. Birkaç gündür bir yabancıdan farkım yoktu babamın gözünde. Şimdi ise bir yabancı konumundan daha kötü bir konumdaydım.
Kapıdan gelen kilit sesinin ardından Ali'nin neşeli sesi dıyulmuştu. "Anne, baba ablam nerede? Ona çilekli pasta aldım, en sevdiğinden."
Bir sessizlik...
Ardından babamın öfkeli sesi "Oğlum neredesin sen? Siz neden bana haber vermeden dışarı çıkar oldunuz? Hadi ablan alışkın da sen yapmazdın böyle?"
Gözlerimden birkaç damla yaş ardarda süzüldü. Bütün bunlara sebep olan bendim ve kendi kararlarım yüzünden babamı kaybetmek üzereydim...
Sesim çıkmasın, hıçkırmayayım diye kendimi sıkarken Ali'nin de yüzünde oluşan ifadeyi az çok tahmin edebiliyordum. Şaşırmıştı, o şaşkınlık sesine de yayılmıştı. "Baba.. Sabah seninle konuşmuştuk ya? Ben seni aradım ama açmadın, annemi aradım annemde açmadı. Ben de ikinize de mesaj atıp öyle çıktım."
Yine bir sessizlik...
Gözlerimi masadan alıp göz ucuyla babama baktığımda bir eli belinde diğer eli alnında kapının girişine yaslanmıştı. Annem de tam karşısında kapının diğer tarafına yaslanmış kollarını birbirine bağlamış endişeyle öylece babama bakıyordu. Ali ise hiç görünmüyordu zaten.
"Ali, oğlum al o pastayı götür ne yapmak istersen yap. Ablan pastasını yedi zaten."
Babam sözleri bittikten sonra mutfaktan çıkıp gitmişti. Annem de önce yaşlı gözleriyle bana bakmış sonra da babamın peşine gitmişti. Artık Ali'yi görebiliyordum. Ne olduğunu anlamaya çalışarak bir annemlere bir bana bakıyordu. Ona çaresizce yaşlı gözlerimle bakarken onunda gözleri dolmuştu. Bir süre bana bakıp ağır ağır çıktı evden. Kalmıştım tek başıma. Anneme sesimi yükseltmemeliydim. İşte bu hayatımın en büyük hatası olmuştu.
***
~Ali Enes'ten~
Evden çıkıp kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya yasladım. Elimde ki pasta poşetini sımsıkı tutarken göz yaşlarım pınarlarını terk etmeye başlamıştı bile. Ailemiz nasıl bu hale gelmişti? Babam gibi bir adamı bu denli öfkelendiren neydi anlayamıyorum. Benim yüzümdendi belki de. Onu Arif amca konusunda bu kadar zorlamamalıydım.
Ablan pastasını yedi derken neyi kastetmişti acaba? Ablamı da o halde bırakıp çıkmıştım. Ama babamın dediğini de yapmam gerekiyordu. Sahi ne yapacaktım ben şimdi bu pastayı?
Aklıma gelen fikirle önce ıslak yanaklarımı kurulayıp sonra da kapımızın yanındaki merdiveni inmeye başladım. Zemin katta olduğumuz için merdiven birkaç basamaktan oluşuyordu. Apartmandan çıktığımda karşımda duran Yusuf beni görmüş yanıma gelmişti.
"Ali, iyi misin?"
Endişeli bir şekilde sorduğu soruya anlam veremesemde başımla onaylayıp "Hamdolsun Yusuf, sen iyi misin?" diye sordum.
İkimiz aynı hizada önümüzdeki uzun kaldırımın üzerinde ilerlemeye başladık.
Bir süre sessizce ilerledik. Ne Yusuf konuşuyordu ne ben. Şuanda tek düşündüğüm az önce evde olanlardı.
Yusuf Bi ara arkasını dönüp "Erva hızlı ol arkada kalma." dediğinde anlamıştım ki kardeşi de bizimle geliyordu, onu görmemiştim ilk başta. Yusuf'tan sonra yine sessizce ilerlerken aniden bacaklarıma sarılan kişiyle durmak zorunda kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan (Tamamlandı)
Teen FictionBu kitap mefhum isimli kitabımın ikincisidir!!! Mefhumu okumadan bunu anlamanız zor olabilir ☺️ Ruh-u Revan; Ruhun zuhuru, ruhun akışı, ruhun ferahlığı anlamlarına gelir... Tanıtım, İnsan nedir? Bunu sorgulayarak başladım ben. Sahi insan nedir ge...