~Ali Enes'ten~
Yağmurun altında kaç saattir oturduğuma dair bir fikrim yoktu. Mustafa dedem, Enes amcamın hafızlık anılarını yazdığı defterini vermişti bana. Kimseye de söyleme demişti. O defterde yazanları okumak çok zor geliyordu bana. İlk sayfasını okurken merakla okumuştum halbuki...
Enes amcam hafızlık yaparken yaşadığı iyi kötü ne varsa yazmıştı. Birde hayallerini yazmıştı o deftere.
Mesela, bir hayali büyüdüğü zaman Ayasofya'ya gitmekti. Gidebilmiş miydi çok merak ettiğimden Mustafa dedeme sormuştum. Gidemediğini söylemişti.
Bir başka hayali de yetim çocukları mutlu etmekti. Bu hayalini gerçekleştirmişti. Sadece Mustafa dedem biliyordu. Enes amcamın haberi olmadan farketmiş.
Bir hayali daha vardı Enes amcamın Şehit olmak. O hayali de gerçekleşmişti.
Şimdi onun hayallerini ben de gerçekleştirmek istiyordum. Ayasofya'ya gitmiştim. Yetim çocuklar içinde bir şeyler yapabilirdim. Peki şehit olmak? Hayal meyal hatırlıyorum. Enes amcamın şehit olduğunu öğrendiğimde annem bunun çok güzel bir şey olduğunu söylemişti. O zamandan beri içimde bir heves vardı ama şehit olmak bana nasip olur muydu?
Hafız olduğumdan beri ilme odaklanmıştım ama sanki bir şeyler eksikti ben de... Bir şeyleri yanlış yapıyordum. Annemle konuşmalıydım. Babamla konuşmakta güzel olurdu ama nedense babamla rahat konuşamıyordum. Ona anlatsam, derdimi dinler, bana yol gösterirdi ama ben çekiniyordum.
Gözlerimi kapatıp toprak kokusunu içime çektim. Öyle güzel kokuyordu ki toprak. İnsan topraktan yaratıldığı için mi güzel geliyordu kokusu bize?
Yağmur damlaları aniden durduğunda göz kapaklarımı araladım. Önce tepemde beliren şemsiyeye, sonra da şemsiyenin sahibine baktım.
(Erva, dermişim djsjsjjs)
Rabia'ydı şemsiyeyi tutan. Onu uzun zamandır görmemiştim. Gülen gözlerle bakıyordu bana. En son onuncu yaşını kutladığımız gün görmüştüm onu. O zamandan bu zamana kadar dört beş ay geçmişti sanırım.
- Ali abi neden burada böyle oturuyorsun? Çok ıslanmışsın.
- Bilmiyorum Rabia.. İçimde çözemediğim şeyler var.
- Neyi çözemiyorsun Ali abi?
- Kendimi eksik hissediyorum Rabia. Sanki bir şeyleri yanlış yapıyorum. Çabalıyorum ama boşa kürek çekiyorum gibi.
- Sen birinin üzülmesine mi sebep oldun Ali abi?
- Sanırım...
- O zaman gönlünü almalısın.
- Elime yüzüme bulaştırdım..
- Ben sana yardım edeyim?
- Sahiden yardım eder misin?
- Ederim tabii. Kimi üzdün sen?
- Hani size gelmiştik ya bir gün. Erva ablan vardı ya, onu üzdüm sanırım.
Rabia elini ağzına kapayıp kıkırdadı.
- Haaa sana aşık olan Erva abla.
Gözlerim ayrılarak Rabia'ya baktım.
- Ne?
- Aman Ali abi hiç mi sana bakışlarını görmedin?
- H-hayır.. Ben.. Hiç bakmadım gözlerine..
- NEEE? Nasıl yani bir kez bile mi?
- Bir kez bile bakmadım..
- Heee sen günah diye bakmıyorsun. Ben sana anlatayım gözlerini. Böyle seninkiler gibi ela gözleri var. Senden bahsedince göz bebekleri büyüyor. Sonraa eli ayağına dolanıyor. Belli etmemeye çalışıyor ama ben anlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan (Tamamlandı)
Teen FictionBu kitap mefhum isimli kitabımın ikincisidir!!! Mefhumu okumadan bunu anlamanız zor olabilir ☺️ Ruh-u Revan; Ruhun zuhuru, ruhun akışı, ruhun ferahlığı anlamlarına gelir... Tanıtım, İnsan nedir? Bunu sorgulayarak başladım ben. Sahi insan nedir ge...