Yeni Ev

406 33 88
                                    

  Oktay ve Aysun'a kaçamak bir bakış attım. Daha sonra aklıma gelen planla koşmaya başladım. Onların peşimden gelmesi gerekiyordu.

  Ben deli gibi koşarken tam da düşündüğüm gibi ikisi de arabadan inmiş peşimden koşturuyorlardı.

"Verda dur!"

"Ulan bu kadın niye bu kadar hızlı koşuyor!?"

  Onları yorduğumu fark ettim. Etrafımda koştururken yarım daire çizerek döndüm ve arabaya doğru koşturmaya başladım. Bu sefer daha hızlı koşuyordum.

"Oktay koşsana!"

"Koşuyorum zaten!"

  Aslında ikisi de epey hızlıydı. Sadece ben ekstra onlardan farklı bir eğitim almıştım.

  Arabaya yaklaştığımda hızlıca sürücü koltuğunun kapısını açtım. İçeriye kendimi atıp gaza bastım.

  Aynadan arkamdaki Aysun ve Oktay'a baktım. Oktay hala peşimden koşmaya devam ederken Aysun koşmayı bırakmış saçlarını çekiştiriyordu. Kendimi tutamayıp kahkaha attım.

"Kurtuldum be! Üff nasıl zekiyim nasıl!"

  Gaza basıp yüzümden bir türlü silinmeyen gülümsemeyle arabayı sürmeye devam ettim. İstanbul bana yetişemeden kurtulmuş olurdum. Kendimi övmeye devam ettim.

"Nasıl bir şeysin sen ya? Harikasın! Zeka desen var, güzellik desen var, beceri desen var daha ne olsun!"

  Kendi kendime gülerken sesime başka bir ses karıştı. Duyduğum kıkırtı ile yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş silindi.

"Neyse ki ben senden daha zekiyim dedektif."

  İstanbul arka koltuktan kafasını uzatıp eğildiğinde gözlerim büyüdü. Aynadan baksam da sanki gerçek olduğuna inanamıyormuş gibi arkamı döndüm. Yeşil gözleriyle sırıtarak bana bakıyordu. Gayet rahat bir tavırla arkasına yaslanmıştı.

"Önüne bak dedektif, kaza yapacaksın."

  İstanbul'un dediği ile hızla önüme döndüm. Nefesim sıklaşırken ne yapabileceğimi düşünüyordum. Bir anda arabayı durdurup koşmaya başlasam? Ama peşimden gelir. Koşarak bile bana yetişir. Arabayı bir yere çarpsam? Ondan önce ben ölürüm.

"Sakin ol dedektif. Arabayı dediğim yere sürer misin lütfen?"

  İstanbul ne kadar nazik konuşsa da isteğinin bir rica olmadığını biliyordum. Az önceki mutluluğumdan eser kalmamışken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Direksiyonu sıkarken yaşadığım çaresizlik beni delirtiyordu. Nasıl görmemiştim ki arkada olduğunu? Saklanmış mıydı? Peki ilk kaçtığımda Aysun ve Oktay gibi peşimden koşmamıştı? Arabayı alacağımı biliyor muydu?

  İstanbul arkada yayılmış kollarını göğsünde kavuşturarak sırıtıyordu.

"Beni burada görmeyi beklemiyordun herhalde dedektif?"

"Seni görmeyi bekleyeceğim tek yer cehennem olur."

"Ha yani sen de cehennemde bana eşlik edeceksin. Tabi eğer öyle bir yer varsa."

"Senden nefret ediyorum."

"Bazen ben de kendimden nefret ediyorum."

  İstanbul'a ne söylersem söyleyeyim hiçbirini kafaya takmıyordu. Sanki çok normal bir şey söylüyormuşum gibi bir de ukalaca cevap veriyordu.

"Sola dön dedektif."

  Ağzıma gelen kelimeleri yutmak zorunda kaldım. Aracı hızlı ve sert bir şekilde sola kırdım. İstanbul ise her zamanki gibi kıkırdadı.

İstanbul KatiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin