İpucu

651 59 178
                                    

  Ellerimi saçlarımdan çektim. Saçımı çekmekten diplerim ağrımıştı. Ama hala bir sonuç yoktu.

  Saat gece yarısı 01.38 idi. Aslan attığım ses kaydını ve numarayı anında görmüştü. Ama İstanbul'un dediği gibi hiçbir sonuç bulunamamıştı.

"Geri zekalı, salak, aptal, terbiyesiz, haysiyetsiz, şerefsiz, cani, ruh hastası, psikopat! Bir ipucu ver lan artık bana!"

  Dediği gibi hiçbir sonuç elde edemiyordum ve bu beni delirtiyordu. Oflayarak tekrar bilgisayarıma baktım. Bütün ölen insanların dosyalarını inceliyordum. Nasıl öldüklerini, öldürülmeden önce nasıl bir hayata sahip olduklarını. Daha önce birçok kez incelemiştim ama tekrar bakıyordum. Gözden kaçırdığım bir şeyler olmalıydı.

  Telefonumun sesi ile yerimden zıpladım. Gece gece kim bu ya!

  Telefonu elime aldığımda Aslan'ın aradığını gördüm. Muhtemelen İstanbul birini daha öldürmüştü. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Dur tahmin edeyim, İstanbul bir kişiyi daha öldürdü."

  Sıkıntılı nefesi kulaklarımı doldurdu.

"Evet. Acil buraya gelmen gerekiyor. Bu sefer ki cinayeti daha korkunç."

"Tam olarak ne kadar korkunç?"

"Kurbanın gözlerini oyup cesedin yanına koyacak kadar. Ki bu daha hiçbir şey. Ceset yanmış! Kim olduğu belli değil. Yer yer kemikleri gözüküyor."

  Yüzümü buruşturdum. Gerçekten bu sefer kendini aşmıştı. Normalde bu kadar abartmazdı.

"Tamam geliyorum hemen."

  Telefonu kapatıp masamdan kalktım. Rahat kıyafetler giyip evden çıktım. Aslan konum atmıştı. Arabayı konuma doğru sürdüm. Ormanlık alana yakın bir yerdi.

  Yaklaştığımda polis arabalarının mavi kırmızı ışıklarını gördüm. Hemen gelişigüzel park edip araçtan indim. Şerite doğru ilerlerken karşıma çıkan polisle hızımı kesmeden elimdeki kimliği göstererek yürümeye devam ettim.

"Dedektif Verda Atay."

  Bu hareketi o kadar çok seviyordum ki. Eğitim aldığım bütün yıllar boyunca hep bunu yapmayı beklemiştim. Filmlerde fazlasıyla havalı görünen bu hareket gerçekten de çok havalıydı. Resmen göğsüm kabarıyordu. Şeriti kaldırıp altından geçtim.

"Bana bir çift eldiven verin."

  Adamın getirdiği eldivenleri taktım. Cesede doğru ilerleyip üzerine eğildim. Yüzümü ifadesiz tutmak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Bu korkunçtu! Her yeri yanmıştı. Gözleri yoktu. Aslan'ın dediği gibi yer yer kemikleri gözüküyordu. Cesedi dikkatli incelediğimde kadın olduğunu düşündüm. Omuzları bir erkeğe göre fazla inceydi. Her ne kadar yanmış olsa da bir erkeğe göre de fazla zayıftı.

  Cesedi kısaca inceledim. Bunun üstünden hiçbir şey çıkmaz, diye geçirdim içimden. Ayağa kalkıp pis eldivenleri çıkardım. Aslan da tam yanımda bitivermişti.

"Felaket dimi?"

"Kesinlikle. Çevreyi aradınız mı?"

"Evet. Ama yine hiçbir iz yok."

  Ağza alınmayacak küfürler etmemek için kendimi zor tutuyordum. Sinirle söylendim.

"Nasıl mümkün olabilir? Bu kadarı çok fazla. Bir insan bu kadar mükemmel suç işleyemez! İlla ki bir açık vardır. Neyi gözümüzden kaçırıyoruz ki?"

"Bilmiyorum. Ama bu katil canımı fena sıkmaya başladı. Daha fazla insan öldürmesine izin veremeyiz."

  Kafamı salladım. Cesetten gözlerimi ayıramıyordum. Neden öldürmüştü? Ya da neden bu sefer bu kadar acı çektirtmişti? Ne suçu vardı?

İstanbul KatiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin