Kadın Pazarlıkçıları

306 35 103
                                    

  Kahvenin son yudumunu da kafaya dikip sehpaya koydum. Geri arkama yaslandığımda başımdaki ağrıyı görmezden gelmeye çalıştım. Saatlerce veterinerde beklemiştik. En sonunda kadının "Beklemenize gerek yok ben size haber veririm." demesiyle İstanbul beni zorla eve getirmişti.

  İşaret ve orta parmağımı birleştirip şakağıma masaj yaptım. Ağrı geçmiyordu ve bu sinirlerimi bozuyordu. Üzerimde bir halsizlik de vardı ama uyuyamıyordum da.

"İyi misin dedektif?"

  Kapanan gözlerimi aralayıp İstanbul'a baktım. Karşıma oturup kollarını göğsünde kavuşturmuştu.

"İyiyim diyelim."

"Mocha'yı düşünüyorsan..."

"İyiyim dedim."

  Veterinerden çıkmadan önce kedinin erkek olduğunu öğrenmiştik. Bu yüzden anlaştığımız gibi ismini Mocha koymuştuk ama bu bana garip geliyordu. Veterinerde duygusal anlamda çöküntü yaşadığım için ne dediğimin ya da ne yaptığımın farkında değildim. Ama şimdi geriye dönüp olanları düşününce çok... garip ve saçma geliyor. İstanbul gibi bir seri katil resmen önümde diz çöküp beni teselli etmekle uğraşmıştı. Saçmalığın yanı sıra benim için gurur kırıcıydı.

  Hoş, yavru kediye bakarken ki bakışları hiç bir katilinkine benzemiyordu. Ne kadar üzüldüğünü kendi gözlerimle görmüştüm.

  Son dedikleri de aklımdan çıkmıyordu.

"Zamanında kimse benim hakkıma sahip çıkmadı dedektif."

"Yaşadığımı kimse yaşamasın diye bu kadar didiniyorum."

  Bu dedikleri aklıma elindeki yanık izini de getiriyordu.

"Ben kötü bir adam değilim dedektif. Öldürmekten zevk almıyorum."

  Sikeyim, bu adamın hiç ortası yok! Kana susamış, vahşi, insan dışı bir yaratık sanıyordum ben bu herifi. Ama görünen o ki hiç de öyle değilmiş.

  O şerefsiz Aslan da İstanbul'un yanındaydı.

  Medya her ne kadar işin dalgasında ve sapıklığında olsa da ciddi ciddi İstanbul'u savunanlar da vardı.

  Oflamamak için kendimi zor tuttum. Ne olursa olsun, bir şeyler yanlıştı. Öldürmek çözüm olamazdı. Hem nereye kadar öldürebilirdi ki? Bir yerde durması gerekecekti. Şimdi cinayetler azalmış olsa bile İstanbul durduğunda yine artacaktı. Öldürmek kalıcı bir çözüm değildi. Ayrıca öldürmek benim için hala bir kurtuluş yoluydu. İstediği kadar işkenceye maruz bırakabilirdi. Fark etmez, o adamın dört duvar arasında kafayı yemesi gerekiyordu. İlla bir ceza verilecekse bu şekilde psikolojik bir ceza verilmesi belki daha acımasız ama daha doğru olurdu. Dört duvar arası kurtulabileceği bir yer değildi çünkü.

"Kafanı neyin kurcaladığını söylemek ister misin dedektif?" Başını omzuna doğru eğerek sırıttı. "Eğer iddiayı düşünüyorsan korkma dedektif. Senin için bu kadar sorunsa hiçbir şey istemem."

  Kaşlarım çatıldı.

"Alakası yok. İddiayı ben kazanacağım."

"Göreceğiz."

"Keşke artık bir an önce görsek! Sen de rahatla ben de rahatlayayım."

"İddianın sonuçları seni pek rahatlatmayacak dedektif."

  Göz devirdim. Bu herifin kendinden bu kadar emin olması sinir bozucuydu.

"Aynen, götüm."

  İstanbul küçük bir kahkaha atıp telefonunu çıkardı. Kendisi telefonda gezinirken bense boş kahve kupasına bakıyordum. Zihnim tonla düşünceyle meşguldü ama artık takip bile edemediğim için ne düşündüğümü de bilmiyordum.

İstanbul KatiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin