Kurnaz Dedektif

390 27 116
                                    

Eve geldiğimizde hiçbir şey söylemeden hatta neredeyse hiçbir yere bakmadan direkt odama gittim. Üstümdekileri çıkarıp makyajımı temizledim. Pijamalarımı giyip yatağa oturdum. Düşün Verda, düşün.

Odayı zaten altını üstüne getirmiştim fakat diğer odalar duruyordu. İstanbul'a yakalanmadan odaları gezmem gerekiyordu. Ama bu nedense pek de mümkün değilmiş gibi geliyordu. Bir manyağın elinde esirdim. Evde kamera olabilirdi. Dinleme cihazı bile olabilirdi. Bunu riske atamazdım. Eğer İstanbul beni yakalarsa her şey başa sarardı. Bana güvenmesi gerekiyordu ama bunun için önce benim ona güvenmem gerekiyordu. Benim ona güvendiğimi gördükçe o da bana güvenecekti. Ama benim ona güvenmem imkansıza yakındı.

Onun isteğiyle olması gerekiyordu. Ne yapıyorsam önce onun istemesi ve bana izin vermesi gerekiyordu. Bu şekilde hem ben istediğimi elde edebilirdim hem de İstanbul'u ayakta uyutabilirdim. Onun yanında gardımı indirmiş gibi yapacaktım.

Aslında bu planı sürekli kafamda kurguluyordum ama bir türlü harekete geçiremiyordum. İstanbul bütün ayarlarımızı bozuyordu. Yanındayken diken üstündeymiş gibi hissediyordum. Ayrıca beni geriyordu da. Yüzüne baktıkça aklıma sürekli ceset görüntüleri geliyordu. Adam resmen buram buram kan kokuyordu. Bu da yetmezmiş gibi kendisi özellikle üstüme gelip beni sinir ediyordu. Benim sinirlenmem onun eğlence kaynağıydı.

Neden beni seçtiğini bilmiyordum ama öğrenmeye kararlıydım. Benimle aynı eğitimi aldığını bu yüzden de numaralarımın işe yaramayacağını söylemişti. O da geçmişinde bir dedektif miydi? Ya da belki de yer altında, mafyaların yanında eğitim almıştı ve benimkine benziyordu.

Kafamı iki yana salladım. Bunların cevabını nasılsa bulacaktım. Planım az çok kafada oturmuştu zaten. İstanbul'un bana güvenmesi için yapmam gereken bir diğer şey ise görevleri en kısa sürede bitirmekti. Mert'e odaklanmalıydım.

Akşamı gözden geçirecek olursak Mert kesinlikle yeğenine çok değer veriyordu. Onu fazlasıyla seviyordu ama bu sevgi gerçek mi yoksa kafasında pis düşünceler kurduğundan mı bilemiyordum.

Mert'in yeğenine olan düşkünlüğünü kullanabilirdim. Bu akşam, onu son kez gördüğüm akşam değildi. Yeğeni gibi davranacaksam eğer, ona istediğim birçok şeyi yaptırabilirdim. Kendi kişisel meselem için bile kullanabilirdim.

Mert başta dışarıya çıkmak istememişti. Benim onu gaza getirmemle dışarı çıkmıştı. Anlaşılan yaşlanmak istemiyordu. Yaşlanmaktan korkuyordu. Ama bana koltuktan kalkmamasının özel bir çabası varmış gibi geliyordu. Hatta salona ilk girdiğimizde bizi o koltuktan uzak, diğer koltuğa yönlendirmişti. O koltukta bir şey vardı. Ama her yerini aramama rağmen hiçbir şey bulamamıştım.

Ev genellikle sarı ve bronz renklerine hakimdi. Çoğu yerde altın kaplama süsler, kabartmalar vardı. Bu paragöz olduğunun bir işaretiydi. Kişiden kişiye göre değişse de renklerin bir anlamı vardı. Hepsinin anlamını bilmiyordum ama bunlar bile bana yol gösterebilirdi. Belki somut bir kanıt değildi ama o kanıta giden yolu bana açabilirdi.

Yatakta oturamadığımı fark edip ayağa kalktım. Odanın içinde yavaş yavaş volta atarken bir andan da o harabe olmuş sokağı düşünüyordum.

Çürümüş et parçaları ve kan vardı. Mert o çöpü temizletiyordu yüksek ihtimalle ama kalan kalıntılar şüphe uyandırıcıydı. Koskoca mafya işini şansa bırakmaz ve en ince ayrıntısına kadar o çöpü temizletirdi. Güvenmediği adama da iş yaptırmazdı. O zaman o kalıntılar niye vardı? Temizletmeyi unutmuş olamazdı, geriye kalan artıklar olamazdı çünkü çok fazlaydı, yeni bir olay da olamazdı çünkü et parçaları çoktan çürümüştü. Yani o çöpteki kalıntılar 24 saatten daha fazla bir süredir oradaydılar. O terk edilmiş yerde kimsenin yaşamadığını düşünürsek kesinlikle Mert'in pis işlerinin kalıntısıydı.

İstanbul KatiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin